İşte Yeni Bakanlıklar!

Siyaset 22.06.2018 - 08:53, Güncelleme: 26.12.2020 - 11:33
 

İşte Yeni Bakanlıklar!

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı sistemine değinen Erdoğan, "Yeni sistem, demokrasinin ve Cumhuriyet'in temel niteliği olan güçler ayrılığını asla zayıflatmıyor tam tersine, daha da güçlendiriyor" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde, çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet ve sonuç odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi. Erdoğan, "Bakanlık sayısını 16'ya indiriyoruz. Dışişleri Bakanlığı AB Bakanlığı ile birleşiyor. Orman Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı birleşiyor. Ekonomi yönetimi sadeleşmiş oluyor, 6 olan bakanlık sayısını 3'e indiriyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "O meydanlardaki o  Gezici takımlar var ya bunların hali bu. Bir dikili ağacınız, bir dikili taşınız  olsun. Yok bunlarda böyle bir şey." dedi.  Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Yeni Havalimanı'nda gerçekleştirilen A  Haber - ATV ortak yayını "Cumhurbaşkanı İle Gündem Özel" programında, gündeme  ilişkin soruları yanıtladı. Heyecan ve coşku dolu olduklarını dile getiren Erdoğan, "Buraya ilk  adımı atmış olmak bize ayrı bir gurur, ayrı bir sevinç verdi. Öncelikle bu 5  firmamıza çok çok teşekkür ediyorum. Onların bu cesareti, girişimci ruhu  olmasaydı, böyle bir eser meydana gelmezdi. Kolay bir eser değil." dedi. İstanbul Yeni Havalimanı'nın devasa bir araziye inşa edildiğini  belirten Erdoğan, 76,5 milyon metrekarelik bir alanda böyle bir havalimanının  tesis edildiğini, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda da buranın açılışını  yapacaklarını söyledi. Bu açılışla, Türkiye'nin yılda 90 milyon yolcu kapasiteli bir  havalimanına kavuşacağını ifade eden Erdoğan, bu havalimanının dünyanın ilkleri  arasına gireceğini, 2023'ten itibaren de yılda 150 milyon yolcu kapasitesine  ulaşacak bir numara olacağını vurguladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanının ferah, huzur dolu olduğunu,  tamamlandığında freeshoplar ve yeşillikleriyle çok daha güzel hale geleceğini,  bulundukları kısmın bile insanı büyülediğini dile getirdi. "Bu havalimanına neden karşı çıkıyorlar?" sorusu üzerine Erdoğan, şu  yanıtı verdi: "Dünyada siyasi tarihe baktığımızda, özellikle bu komünist rejim  mensupları veya heveslileri, hiçbir zaman bu tür yatırımlara taraftar olmazlar.  Sonlara doğru onlar bile aslında bu işe alıştılar. Çok ideal yatırımları,  altyapıda yaptılar. Örneğin SSCB'nin altyapı yatırımları, gerçekten çok  muhteşemdir. Oralarda 4 gidiş, 4 geliş yollar görürsünüz. Havalimanları öyle. Ama  bizdekiler, onlar gibi dahi olamadılar. Onları dahi yakalayamadılar. Bay Kemal  konuşuyor. Sabiha Gökçen ile alakalı konuşuyor. Sabiha Gökçen'i, bizden önceki  iktidar yaptı. Ellerine sağlık ama işletemedi. O, ona bile karşı çıkıyor.  Teşekkür et be. Biz geldik, Sabiha Gökçen'i biz işlettik. Sonra ne oldu? Sabiha  Gökçen, ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Veremez hale gelince, biz yeni bir  terminal binası daha yaptık. Şimdi yeni bir pist daha yapıyoruz. Sabiha Gökçen  ihtiyaca cevap veremez durumda olmanın yanında, terminallerle de güçlendirildi.  Ama şu anda sorun Bay Kemal'e 'Sabiha Gökçen'de ne yapılıyor?' diye, haberi  yoktur." Sabiha Gökçen'i dünyaya açtıklarını, Malezya sermayesinin Sabiha  Gökçen ile Türkiye'ye girdiğini ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun  bundan bile haberinin olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam  etti: "O meydanlardaki o Gezici takımlar var ya bunların hali bu. Bir dikili  ağacınız, bir dikili taşınız olsun. Yok bunlarda böyle bir şey. Şu altında  bulunduğumuz çatıda şu ana kadar çalıştırılan insan sayısı 32 bin kişi. Tam  manasıyla işletmeye girdiği andan itibaren burada istihdam edilecek insan sayısı  100 bin. Niye bu insanların ekmeğine karşı çıkıyorsunuz?" Erdoğan, İstanbul Yeni Havalimanı 29 Ekim'de işletmeye açıldığı andan  itibaren Atatürk Havalimanı'nı Millet Bahçesi'ne dönüştürmek için çalışmaya  başlayacaklarını söyledi. İstanbul Yeni Havalimanı'nın ihtiyacı rahat rahat göreceğini ifade  eden Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak da biz artık çevreci, bu noktada da  devrimci bir ruha sahibiz. Bununla beraber biz tüm dünyaya bir mesaj vereceğiz.  Biz aynı zamanda çevreciyiz. Biz aynı zamanda yeşili şehrin içine işliyoruz.  Bütün bunlarla beraber, orada müze noktasında bunları da gerçekleştireceğiz.  Havalimanımızı da en güzel şekliyle tüm dünyanın ve insanlığın hizmetine  sunacağız." diye konuştu.   EN İLGİNCİ 'SARAYI BAŞINA YIKACAĞIM' İFADESİ Muhalefetin AK Parti döneminde yapılan projeleri "yıkma", "durdurma"  vaatlerinin olduğu hatırlatılarak, bu konudaki düşüncesinin sorulması üzerine  Erdoğan, "yıkım" söylemlerinden en ilgincinin "Sarayı başına yıkacağım" ifadesi  olduğunu söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Sarayı başına yıkacağım) diyor. Bu saray  kimin? Benim mi? Bu saray milletin. Bu sarayı geldiler bombaladılar. Kim  bombaladı? FETÖ'cüler. Demek ki sen de o bombalayanlardansın. O çevrede 29  şehidimiz var, yaralılar 36. Ne farkın var senin onlardan?" ifadelerini kullandı. Aynı kişinin (Muharrem İnce) "Kanal İstanbul'u durduracağım" dediğini  aktaran Erdoğan, "Bir yapacağın iş göster, bir eser göster. Gidiyorsun BMW'yi  geziyorsun. Güzel, bir şeyler öğrenirsin belki." diyerek, yerli ve milli otomobil  yapımı için bu sektörün içinde bulunan 5 firmayı bir araya getirmek suretiyle bu  adımı attıklarını dile getirdi. Erdoğan, "Bundan niye rahatsız oluyorsun?" diye sorarak, akaryakıtla  çalışan bir otomobil yapılmadığını, yapacakları otomobilin tamamen elektrikle  çalışan bir sisteme sahip olacağını söyledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tesla'nın sahibi Elon Musk'ın kendilerini  ziyaret ettiğini, Tesla ile ilgili görüşmeler yaptıklarını anlatarak, şöyle devam  etti: "Niye Tesla benzeri bir otomobil yapmayalım? Niye bundan çekiniyoruz.  Şimdi Bay Muharrem gibiler, aynen bizim 16 sene önce geldiğimizde Amerika'nın  kapısını çaldığımızda, bize bunlar insansız hava aracı vermiyordu. Silahları hiç  vermiyordu ama şimdi biz öyle bir noktaya geldik ki insansız hava aracını biz  üretiyoruz. Bay Muharrem üretmeyelim mi? Silahlı insansız hava aracını biz  üretiyoruz. Bay Kemal üretmeyelim mi? Hala bunu gidip bir yerlerden mi alacağız?  Şu anda bunu biz üretiyoruz. Ama teröriste veriyor. Kalkıyor zırhlı taşıyıcı,  tankını, her türlü silahı veriyor. Kime? Teröriste. PYD'ye, YPG'ye veriyor.  Onlarla geldiler bizi zaten sınırlarımızda ciddi manada sıkıntıya düşürdüler. Biz  göreve geldiğimizde savunma sanayisinde bizim ihtiyacımızın yüzde 20'sini  karşılıyorduk ama şimdi biz yüzde 65'ini karşılar duruma geldik. Bu beyefendilere  sorarsak, bunların hiçbirini yapmamıza gerek yok, bunları alırız. Para olursa  alırsın, paran yoksa onu da alamazsın. Bazen paran olsa da alamazsın. Vermedikten  sonra sana, zaten bunu alma imkanın da yok." "KÖTÜ KOMŞU BİZİ EV SAHİBİ YAPTI" Erdoğan, Amerikan Senatosu'nun F-35'lerle ilgili kararını  hatırlatarak, "Biz şu ana kadar 800 milyon dolar ödemişiz. Uluslararası bir  ahlak, hukuk var. Gerçi bugün devir teslim bir tanesiyle ilgili var ve  pilotlarımız orada test uçuşlarına katıldılar. Ben bu işin onların arzu ettiği  gibi olacağını zannetmiyorum, bunun Sayın Trump'tan döneceğine inanıyorum. Oldu,  olmadı ayrı mesele ama bununla dünya durmuyor. Biz bununla ilgili alternatifleri  de üretiriz ama Türkiye senin NATO'da stratejik müttefikin, stratejik ortağın  olan Türkiye'ye karşı bu tür bir yanlışa Amerika'nın tevessül etmesi, bir defa  Amerika'nın kaybınadır. Biz Türkiye olarak şu ana kadar kararlılığımız neyse,  bundan sonra bu kararlılığımızı gösteririz. Oradan olmazsa bir başka yerden olur.  Daha da olmazsa biz kendi uçağımızı üretir hale de geleceğiz. Şu anda onun da  çalışmalarını yapıyoruz." diye konuştu. Şu anda Türkiye'nin İHA, SİHA üretiminin yanında bir başka uçak  üretimini de gerçekleştirdiğine işaret eden Erdoğan, bu uçağın 4,5 ton  ağırlığında, insansız olduğunu ve 1,5 ton bomba taşıma özelliğinin bulunduğunu  aktardı. Erdoğan, "Bakın buraya geldik. Niye? Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı.  Fakat biz bunların hepsini aşacağız." diyerek, cumhurbaşkanı adayı Meral  Akşener'in TİKA'ya yönelik söylemlerini eleştirdi. TİKA'nın Türkiye'nin uluslararası camiada medarıiftiharı olduğunu  belirten Erdoğan, "Kendine göre dalgasını geçiyor. 'TİKA, MİKA' falan... Ayıptır  ya, haddini bil. Bir taraftan cumhurbaşkanlığına aday olacaksın, TİKA gibi bizim  bir uluslararası kuruluşumuza saygısızlık yapacaksın." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin eğitimde, sağlıkta ve diğer  alanlarda atılan adımları durduracaklarına ilişkin söylemlerini eleştirerek,  "Böyle bir mantık, anlayış olmaz. 'Satacağım' diyor. Bir şey yapacaklarından  değil, bu yıllar yılı komünistlerin de söylediği ifadelerdi. Neyi sattılar? Hiç.  Benim milletim bunların bu tür şeyleri zaten yapmasına da inşallah pazar günü  müsaade etmeyecek." değerlendirmesinde bulundu. İSTANBUL'UN YENİ HAVALİMANI İstanbul Yeni Havalimanı'nın adının sorulması üzerine Erdoğan, bununla  ilgili şu anda herhangi bir isim belirlenmesinin söz konusu olmadığını, bu  konuyla ilgili pazar günü gerçekleştirilecek seçimin ardından bir sürecin  başlayabileceğini anlattı. Erdoğan, havalimanının isminin belirlenmesi noktasında inşaatı  gerçekleştiren firmaların özellikle bir yetkisi bulunduğuna işaret ederek, "10,2  milyar avro buraya yatırım yaptılar. Bunun yaklaşık 5 milyar avrosu yerli  kredidir, yerli bankalarımızdan. Böyle bir süreci onlar şu anda işlediler.  Onlarla beraber değerlendirmesini yapmak suretiyle, eğer milletim bize 'devam'  derse ondan sonra kararını beraberce alırız. İnşallah güzel, buraya layık bir  ismi de inşallah buraya vermiş oluruz." diye konuştu. KANDİL OPERASYONU Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun, Kandil Harekatı'na  yönelik eleştirilerinin hatırlatıldığı Erdoğan, Karamollaoğlu'nun bu yaklaşımları  karşısında çok üzüldüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bir taraftan Bay Kemal 'istihbaratım yok ki' falan diyor. Yoksa o  zaman istihbaratı olana saygı duy. Şu anda biz bundan bir hafta olmadı daha 20  uçakla 10 noktayı, istihbaratımızın verdiği koordinatlar çerçevesinde vurduk.  Başarılı bir operasyondu ama Temel Efendi, 'Boş dağları vuruyorsunuz,  vuracaksınız' diyor. Geçen gün yeni bir operasyon yaptık. Bu operasyonda da yine  istihbaratımız, bunların lider kadrolarının toplantı halinde oluşlarının  bilgisini verdi ve onları toplantı halinde uçaklarımız vurdu ve 35 lider kadrodan  bunların adamı öldü, etkisiz hale geldi. Arada bir tane daha oldu operasyon ve bu  operasyonlar devam ediyor. Bay Muharrem biz bununla ilgili ne İran'dan izin aldık  ne ABD'den izin aldık, biz kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, kaldı ki birçok  yerde de İran ile zaten ortak hareket ediyoruz. Bakın şu anda bizim güney  bölgemizde, Fırat'ın batısı ve doğusu, iki operasyon ağımız var. Fırat'ın  batısında bu işleri ağırlıklı Rusya'yla yürütüyoruz, doğusunda ise ağırlıklı  olarak koalisyon güçleriyle yürütürüz ama batıda İran da zaman zaman bizimle  beraber bu çalışmaların içerisinde bulunuyor." Soçi, Ankara, Tahran ve Astana süreçlerine ilişkin bilgi vererek,  bunların kararlılıkla devam ettirileceğini ifade eden Erdoğan, Afrin'de 12  gözetleme noktasının kontrol altına alındığını, aynı şekilde şu anda Münbiç'te de  devriye sisteminin başladığını, Türk zırhlı taşıyıcılarının orada bulunduğunu  aktardı. Erdoğan, bu noktada Amerika ile yapılan görüşmeye ilişkin bilgi  vererek, "Bununla beraber bize verilen söz, oradaki PYD, YPG bunlar boşaltacak ve  oranın gerçek sahibi olan Araplar oraya yerleşecek. Çünkü Münbiç'in yüzde 90-95'i  Arap. Bu tabii bir şeyi getirecek, Afrin, Cerablus, El-Bab bu bölgede 200 bin  kişi Türkiye'den oraya döndü. Kendi topraklarına dönüyor, biz onlara da yardımcı  oluyoruz. Şimdi Münbiç'te de yine aynı şekilde dönenler başlayacak. Onlara da biz  bu noktada her türlü desteği vereceğiz, bunu da başaracağız." dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yürüttüğü uluslararası diplomasiye  de değinerek, "Ama benim şu anda diplomatik olarak en başarılı olduğumuz konu,  bir Rusya ile sürdürdüğümüz Sayın Putin ile aramızdaki hukuk, bunun yanında özel  temsilciler vasıtasıyla, istihbaratımızla sürdürdüğümüz başarılı bir ilişki var.  Aynı durum şu anda Amerika'yla da başarılı şekilde sürüyor. İran'la aynı şekilde  bu süreci devam ettiriyoruz ve bu başarılı diplomatik ve operasyonel attığımız  adımların aynı kararlılıkla devam edeceğini, Türkiye'nin maalesef muhalefetine  tekrar hatırlatmak istiyorum. Bunlar hiçbir zaman bu atılan başarılı adımları  desteklemekten yana değil." ifadelerini kullandı. Erdoğan, Kandil'in salt Kandil olmadığını, burada Sincar'ın da  bulunduğunu, bu konuda Irak Merkezi Yönetimi'yle de irtibatlarının devam ettiğini  anlattı. TÜRKİYE'DEKİ YABANCILAR Program sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, vatandaşların kendisiyle  ilgili görüşlerinin yer aldığı röportajlar izletildi. Bu röportajlar içerisinde, Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden  Lefter Küçükandonyadis'in kızının da düşüncelerini ifade ettiği aktarılan  Erdoğan, Lefter ile aralarında olan hukuktan bahsetti. Erdoğan, "Bu kadar büyük sevgi ve beklenti... Cumhurbaşkanlığı  görevinizi bir kenara bırakarak, bir baba, eş, evlat olarak ne htiriyor?"  sorusu üzerine, özellikle Türkiye'de misafir olarak bulunan ya da vatandaşlık  hakkı talep edenler noktasında tutucu olmadığını belirterek, arkadaşlarına,  vatandaşlık isteyen kişilerin gerekli prosedürün ardından uygun bulunmaları  halinde verilmesini söylediğini dile getirdi. Bu şekilde yüzlerce, binlerce kişinin vatandaş olarak alındığını,  bunun Türkiye'nin uluslararası camiada gücünü ortaya koyacağına işaret eden  Erdoğan, "Kendine güveniyor, çekinmiyor ve kapısını da açıyor. Bizim şu anda yani  ayrımı bir kenara koyup, olaylara insan odaklı bakışımız, bir defa uluslararası  camiada çok farklı bir zenginliğimiz oldu." dedi. Yıllar yılı Türkiye'den ayrılmak durumunda kalmış olan vatandaşların  bulunduğunu ifade eden Erdoğan, bunlara yeniden kapıların açıldığını ve  geldiklerini söyledi. Erdoğan, bu noktada Ahıska Türkleri'ne Türkiye'nin kapılarını açtığını  ve farklı şehirlere yerleştirildiklerini hatırlattı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu dediğiniz insanlar da yine eğer bizim  çatımız altına gelmişlerse biz bundan niye çekinelim? 3,5 milyon Suriyeliyi biz  çatımızın altına almadık mı? Aynı şekilde 500 bin Iraklıyı çatımız altına almadık  mı? Aldık. Biz istenileni onlara verebiliyor muyuz? Aslında şu anda veremiyoruz.  Keşke onu da yapabilsek." diyerek, bu noktada Suudi Arabistan, Rusya, Almanya ile  Kuzey Suriye'de belirlenecek olası güvenli bölge noktasında, Türkiye'ye destek  vermeleri için yapılan görüşmelere ilişkin bilgi verdi. Fikrin beğenildiğini ancak gerçekleştirme noktasında bir adım  atılmadığına dikkati çeken Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin güçlendikçe çok daha  rahat halledebileceğini, çünkü bu ayrımları ortadan kaldırıp, Türkiye'nin nasıl  birleştiren bir ensar olduğu anlayışını getireceğini ve ülkede bu alt yapının  bulunduğunu ifade etti. "BUNLAR HANGİ YÜZLE HALA VATANDAŞLIN KARŞISINA ÇIKIYOR?" Görüntüler üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine  geldiğinde kentte çöp dağları olduğunu, susuzluğun yaşandığını aktaran Erdoğan,  "Gazeteler, hatta sizin grubun o zamanki patronlarının gazetesi -çok enteresan-  maske dağıtıyordu o kötü hava sebebiyle. Haliç'ten geçmek mümkün değildi. Çok  daha enteresan, CHP'nin belediye başkanı olan Ümraniye'de çöplük patlamıştı, 39  vatandaşımız Ümraniye'de ölmüştü. Bunlar hangi yüzle hala vatandaşın karşısına  çıkıyor?" ifadelerini kullandı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kendisinin Büyükşehir  Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürü olarak görev aldığını ve Istranca  Dağlarından İstanbul'a su getirdiklerini de hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti: "Çöp dağlarını bir anda temizledik ve göreve başladığımızda 50 bin  aileye doğal gaz dağıtımı vardı. Ben görevden ayrıldığımda İstanbul'da bu sayı 1  milyon 250 bine çıkmıştı. Ne oldu? Hava kirliliği böylece giderilmiş oldu. Çöp  dağları ortadan kalktı, su sorunu ortadan kalktı. İstanbul'da su istasyonları  kurulmuştu, aynen benzin istasyonları gibi. Vatandaş bidonla alıyor, küvetlerini  dolduruyordu. Benim vatandaşımın, affedersiniz, banyo yapma imkanları adeta  ortadan kalkmıştı. Böyle bir konuma gelmişti. Kimden aldık iktidarı? CHP'den. 2,5  milyar dolar borçla devraldım. Hem yatırımları yaptım hem de 1 milyar 250 milyon  dolar borçla devrettim. Haliç'in temizliği, bütün o adacıklar, hepsini  temizledik, şu anda Alibeyköy'deki Viaport denilen bölge bir taş ocağıdır  aslında, o taş ocağını doldurduk, şimdiki Viaport'a dönüştürdük. Şimdi orada  bütün İstanbullunun hakikaten, oyun gruplarının vesairenin olduğu bir çevre  uygulaması başladı. Bunları biz yaptık. Biz çevreciyiz. Biz bunlar gibi değiliz.  Bunların ufku yok. Atacakları adım, böyle bir şey yok." Vatandaşların o döneme ilişkin yaşananlara ilişkin anlattıklarının boş  olmadığını kaydeden Erdoğan, "Anacığım beni önceden gönderirdi, ben gider  hastanede kuyruğa girerdim. Hangi hastaneye? Babam benim kıyı kaptanıydı, onun  için Tophane'de denizcilik hastanesi vardı, o hastanede numaramı alırdım, ondan  sonra annemi haberdar ederdim. Sabah namazından sonra beni gönderiyordu annem.  Ufak çocuğum o zaman. Yürüyerek Kasımpaşa'dan çıkıyordum, Tophane'ye gidiyordum.  Daha sonra kendim SSK'lı olduğum zaman Okmeydanı SSK, orada da durum felaketti.  Biz bütün bunlardan geçtik. Şu anda artık böyle bir şey kaldı mı? Hijyen diye bir  yoktu. Bir odada 6 kişi yatıyordu. Biz böyle bir şeyi asla halkımıza yaşatmadık,  yaşatmıyoruz." diye konuştu. "ŞİMDİ ŞEHİR HASTANELERİNİ ELEŞTİRİYOR. SEN BİR DEFA HADDİNİ BİL" Hastanelerde 90'lı yıllarda yapılan röportajlar ekrana getirilirken  duygulandığı gözlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi: "Şu tabloları gördüğümüz zaman bir defa bu anlayışı, bu zihniyeti  kabullenmek mümkün değil. Yani, bunlar benim insanım değil mi? Bunlar benim  vatandaşım değil mi? Çıkıyorsun meydanlarda yalan yanlış şeyler söylüyorsun.  'Samsun'da bilmem 5 yaşında, 8 yaşında çocuk bakımsızlıktan öldü' şudur, budur.  Asıl ölenler senin döneminde öldü. Onların bütün raporlarını aldırttım,  çıkarttım. Hepsi yalan. Buyur işte bak, yanlış tedavi, yavrunun kolunu kestiler,  ilaç bulamıyor. O zaman eczanelerden ilaç alamıyordunuz. Galoşu parayla  satıyorlar, aynı galoşu tekrar tekrar satıyorlardı. Bir başka durum, o dönemde  vatandaş o kadar erken gelmenin dışında bir de aynı gün tedavi olacak veya  muayene olacağına dair garantisi de yok. Belki de ertesi güne kalacak.  Hatırlayın, sigortalı olarak geçti hayatım, 7 ay sonraya röntgen için gün  verirlerdi." Programda gösterilen videolarda eski bakanlardan Yaşar Okuyan ile  yapılan röportajı ve hastanelerde yapılan yolsuzluklara ilişkin konuşmayı  hatırlatan Erdoğan, "Sayın Okuyan, kaç kez diyor değil mi? Aynı şekilde Hüseyin  Bey, sendikacı olduğu için o da nasıl depolarda işte pirinçti, şuydu buydu,  bunlarla ilgili dolandırıcılıklar yapılıyor, bunları ortaya koyuyor. Bütün bunlar  Türkiye'de SSK'nın başında olan Sayın Kılıçdaroğlu'nun, o dönemlerde ne tür  yolsuzlukların olduğunu gösteriyor. Nerelerden nerelere nasıl geldi? Şimdi şehir  hastanelerini eleştiriyor. Sen bir defa haddini bil. Biz öyle bir kültürden  geliyoruz ki Kanuni'nin 'Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya  devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.' Biz bir sağlıklı nefesi o zaman Devlet-i  Aliyye-i Osmaniyye'ye feda edebilecek bir kültürden geliyoruz. Yeter ki bir  sağlıklı nefes olsun. Bundan rahatsız oluyor." diye konuştu. "SAĞLIK BİZİM ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ" Hastanelerin yapılış anlaşmalarından da söz eden Erdoğan, şöyle devam  etti: "Biz bütün anlaşmalarımızı, her şeyimizi A'dan Z'ye yapıyoruz ve belli  bir süreyle, diyelim ki bu firmalara bu hastanelerimizi yaptırtıyoruz ve bunun  dışında da biz bunlara diyoruz ki 'Yap, biz size şu kadar garanti veriyoruz.' Bu  garantiyle de onlar bu hastanelerin işletmesini alıyor. Bunu almak suretiyle de  biz burada 15 sene, 20 sene neyse bu hastaneyi, bu yapan firmalara bırakmış  oluyoruz. Ondan sonra bu hastane kime kalıyor? O süre dolduktan sonra bize  kalıyor. Yani biz aslında kira öder gibi bu yüklenici firmalara bu hastanelere  yaptırtıyoruz ama bunların bu işten anlama diye bir şeyleri yok. Anlamazlar bu  işten. Biz kaynakları çeşitlendirmek suretiyle, BOT, PPP gibi sistemlerle kamu  özel ortaklığı sistemleriyle bunları yaptık ki devletin bütçesine yük olmasın. Şu  anda hala devam eden bizim şehir hastanelerimiz var. Örneğin şu anda bitip de  açılışını yaptığımız 5 hastanemiz var. Bunlardan bir tanesi Adana'dır, bir tanesi  Isparta'dır, bir tanesi Yozgat'tır, bir tanesi Mersin'dir, bir diğeri de  Kayseri'dir. Şu anda bunlar vatandaşımıza gayet güzel hizmet veriyorlar ve  vatandaşımız halinden dört dörtlük memnun. Niye? Böyle bir şeyi hayatında  görmemiş. Burada şimdi hijyeninden tut, ilgi alakaya varıncaya kadar A'dan Z'ye  her şey var. Diğer hastanelerimizde durum farklı mı? Oralarda da durum evelallah  bunlardan pek farklı değil ama bu açılışlar devam edeceği gibi yeni şehir  hastanelerimiz de öncelikle büyükşehirlerden başlamak üzere onlara da devam  ediyoruz, devam edeceğiz. Çünkü sağlık bizim öncelikli görevimiz." EĞİTİM Eğitim konusuna da çok önem verdiklerini dile getiren Erdoğan,  eğitimde de Türkiye'nin tarihinde görmediği yatırımları AK Parti döneminde  gördüğünü söyledi. Şu anda üniversite bulunmayan il kalmadığını vurgulayan  Erdoğan, dönemlerinde 280 bin derslik yapıldığını anımsattı. Kendisinin 75 kişilik sınıfta okuduğunu, aynı dönemde 100 kişilik  sınıfların da olduğunu belirten Erdoğan, "Şimdi ortalama 32 filan. 32'nin  üzerinde olan bazı yerler yok mu? Var. Onların hepsi de 30'un altına inşallah  düşecek." diye konuştu. Muhalefetin adaylarının "Üniversiteleri ücretsiz yapacağım" dediğini  kaydeden Erdoğan, "Üniversiteler paralı mı? Üniversiteler zaten ücretsiz. Harcı  biz kaldırdık. Harç yok. Biz geldik 45 lira üniversiteli burs alıyordu. Şu anda  burs 470 lira. Master 940 lira. Doktora asgari ücret. Bunları biz veriyoruz.  Bunların ne yaptığımızdan haberleri de yok. Şu anda bakın sadece bu okulların  yapımıyla birlikte 75 üniversite varken bu sayı 205 oldu. Artık üniversiteyi biz  tüm gençliğimizin ayağına getirdik. 81 vilayetimizin tamamında üniversite var.  Kalkıp dedikleri gibi, Ne diyor?  'Biz yakacağız, yıkacağız' filan. Bunlar  tamamen yıkım ekibi. Biz ise yapım ekibiyiz. Aramızda böyle bir fark var."  ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların geçmişte yaşananları tekrar  yaşamayı istemediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Biz ise aynen onların derdiyle dertlenen ve bu millete efendi olmaya  değil hizmetkar olmaya kendini adamış olan bir kadroyuz. Diyor ki 'Geleceğim, ne  kadar öğretmen adayı varsa hepsini atayacağım'. Dürüst ol. Yalan söyleme. Ne  kadar ihtiyacın varsa o kadar atayacaksın. Biz, geldiğimizden bu yana 580 bin  öğretmen atadık. Bu yıl da mesela 20 bin öğretmen daha atanacak ama paranın  yönetimi çok önemli. Parayı bir defa yönetme kabiliyetini gösteremezsen ondan  sonra bütçeyi mütçeyi filan hepsini kaybedersin. İhtiyacım varsa benim ihtiyacım  kadar öğretmeni alırım ve bunları atarım ama ihtiyacım yoksa, zorla birilerine iş  bulmak için bu adım atılmaz. Biz şu anda bunu yapıyoruz. 20 bin öğretmen daha şu  anda planda. Bunlar da inşallah atanacak ve asla bu konuda tavizimiz yok. Zaten  yeni döneme yönelik olarak da inşallah öğretmenlerde kaliteyi artırmanın gayreti  içindeyiz. Çünkü bu bizim için çok çok önemli. Burada tabii Milli Eğitim  Bakanlığımızın özel gayreti, bununla birlikte de öğretmen kalitesindeki artışla  inşallah öğrencideki kaliteyi de bu artıracaktır. Bunun da gayreti içerisindeyiz.  İnşallah bunu da başaracağız." Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ilk kez anlattı. Yeni sistemin, demokrasinin ve cumhuriyetin temel niteliği olan güçler  ayrılığını asla zayıflatmayacağını tam tersine daha da güçlendireceğini belirten  Erdoğan, parlamenter sistemde, hükümet meclis çoğunluğu içinden çıktığı için  pratikte yasama ve yürütmenin aynı gücün kontrolünde olduğunu, hükümet cenahından  gelmeyen hiçbir tasarı veya teklifin, meclis genel kurulundan geçme şansının  olmadığını söyledi. Yeni sistemle hükümet ile meclisin irtibatını koparacaklarını dile  getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti: "Bu pratik işleyişi biz bozduk. Yeni sistemde hükümetin, bütçe dışında  meclise kanun tasarısı gönderme yetkisi bulunmuyor. Kanun teklifi yetkisi sadece  milletvekillerine ait. Dolayısıyla milletvekilleri ve meclis, tarihimizde ilk  defa kendi iradeleriyle yasama çalışması yapma imkanına kavuşuyor. Meclisi  hükümeti denetim araçları daha da güçlendirilmiş olarak devam ediyor. Yargı da bu  denge içinde çok daha sağlıklı bir çalışma imkanını bulacak. Yüksek yargı  organlarının üye seçiminin bir kısmının cumhurbaşkanı ile meclis arasında  dağıtılmış olması, bu dengeyi daha da güçlendiriyor. Özetle yeni sistemde herkes  kendi işini yapacak. Kimse diğeri üzerinde asla tahakküm kurmaya çalışmayacak." "BU YAPILARIN HANTALLIĞI ÖNÜMÜZE HEP ENGEL OLARAK ÇIKTI" Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Neden bu kadar köklü ve yeni bir sisteme  ihtiyaç duydunuz?" sorusu üzerine, şu yanıtı verdi: "Göreve geldiğimiz günden itibaren, eğitimden sağlığa, ekonomiden  sanayiye, ulaşımdan enerjiye kadar her alanda önemli projeler gerçekleştirdik. Bu  çalışmalarımızı yaparken, sonuç odaklı olmaya ve projelerimizi bir an önce hayata  geçirmeye önem verdik. Mevcut yapının getirdiği zorluklar nedeniyle,  çalışmalarımızın önemli bir bölümünü istediğimiz düzeyde ve sürede hayata  geçiremedik. 'Bürokratik oligarşi' diye benim sürekli ifade ettiğim bu yapıların  hantallığı, kurumlardaki iş ve işleyiş süreçleri önümüze hep birer engel olarak  çıktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu engelleri ortadan kaldırmayı  hedefliyoruz. Yeni dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı  devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yeni sistemle bürokrasiyi  azaltacağız. Daha hızlı karar alacağız, tüm hizmetlerde sonuç odaklı olacağız.  Tüm süreçlerde verim odaklı çalışacağız. Yeniliklere hızla adapte olacağız." "DÜNYADAKİ YÖNETİM MODELLERİNİ İNCELEDİK" Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin patentinin kendisine ait  olduğunu, bundan dolayı da çok eleştiri aldığını ifade eden Erdoğan, "Adeta 'bir  anonim şirket gibi devleti yönetme kabiliyeti' demişimdir. Bundan niye  çekiniyoruz? Devleti yönetelim ki hızla mesafe alalım." dedi. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinde çalışırken, çok  detay çalışmaları, çok geniş bir kadro ile yaptıklarını anlatarak, sözlerine  şöyle devam etti: "Bu çalışmada hem kendi tarihimizdeki hem de dünyadaki yönetim  modellerini inceledik. Ecdadımız bu tip yönetim pratiklerini uygulayarak,  yüzyıllar boyunca milletimize hizmet etmiştir. Yeni yönetim modelinde yalın,  makamların azaldığı, yeniliklere hızlı adapte olan, insan kaynağının gelişmesine  imkan sağlayan, yetki ve sorumluluk alanları net, dijital dönüşümü  gerçekleştiren, karar alma süreçleri hızlı, küresel rekabet gücü yüksek, ortak  aklı kurumsallaştıran bir yapı var. Günümüzde bu uygulamayı yapan ülkeler yok mu?  Var. Amerika, Rusya başta olmak üzere başkanlık sistemiyle yönetilen bir çok ülke  var. Hepsi bu yönetim yapısını getirirken neyi amaçlamış, hangi sorunu çözmüş,  bunları detaylı inceledik." Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni modeli oluştururken sorunları masaya  yatırdıklarını belirterek, "Bizim sorunlarımız, diğer ülkelerle farklılık  gösteriyor. Dolayısıyla ortaya koyduğumuz modelin de kendimize özgü olması  gerekir dedim. İşte 'biz bu modele Türkiye modeli diyoruz' dedim, çok eleştiri  aldım. Varsın alayım. Ama bunun bir markası olması lazım. Bu marka da Türkiye  modeli. Bu sistem bizim 2023 hedeflerimize, 2053  ve 2071 vizyonlarına da katkı  sağlayacak kendimize özgü bir sistemdir. Patenti bize ait. Bununla böyle  yürüyeceğiz." diye konuştu.   "Bu yönetim biçimiyle ne değişecek?" sorusu üzerine Erdoğan, yeni  yönetim modelinde yürütmenin çok daha hızlı, pratik ve sonuç odaklı hareket  etmeye imkan sağladığını belirtti. Bunun için bakanlıkların sayısını azaltmak, işlevselliğini arttırmak  ve verimliliğini arttırmak için bazı birleşmeler gerçekleştirdiklerini anlatan  Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: "Örneğin başbakan olduğum zaman 37 bakanlık sayısı vardı. Bu sayıyı  26'ya indirdik. Şimdi ise bunu 16'ya indiriyoruz. Adalet Bakanlığı,İçişleri  Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve  Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı. Hazine ve Maliye Bakanlığı,  Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Çalışma, Sosyal Hizmetler  ve Aile Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.  Ekonomi noktasında 6 bakanlık var. Orada çok önemli bir adım atarak bunu da  Ticaret Bakanlığı'na dönüştürüyoruz. Üç bakanlığı bir araya getirmiş oluyoruz.  Ekonomi yönetimi böylece sadeleşmiş oluyor. 6 olan ilgili bakanlık sayısını 3'e  indiriyoruz. Burada ekonomi yönetimi üretim, finans ve ticaret sac ayaklarına  oturtuluyor. Yatırım ofisiyle büyük yatırımlar desteklenerek Türkiye cazibe  merkezi haline getiriliyor. Finans ofisiyle, İstanbul Dünya Finans Merkezi  projesi yürütülüyor." Böylece yeni yapıda, bakanlıkların yanı sıra politika önerileri  geliştirilerek icrai faaliyetleri izleyip raporlayacak 9 kurul oluşturduklarını  aktaran Erdoğan, şunları söyledi: "Burada, bu 9 kurul, Yerel Yönetim Politikaları Kurulu, Sosyal  Politikalar Kurulu, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat  Politikaları Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar  Kurulu, Ekonomi Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Bilim  Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu. Bunlar tabii Cumhurbaşkanı ile birebir  çalışacak olan kurullar aynı zamanda da bakanlara bunlar Feedback (geri bildirim)  verecekler. Böyle de bir özellikleri olacak. Tabii bu arada bir başka adımı da  şöyle atıyoruz o da Finans Ofisi, İnsan Kaynakları Ofisi, Dijital Dönüşüm Ofisi  ve Yatırım Ofisi. Bunlar direkt olarak cumhurbaşkanına bağlı çalışacak olan  ofisler. Yani bir yerde bizim arka bahçemiz olarak çalışacak olanlardır. Tabii  bir de cumhurbaşkanına bağlı başkanlıklar var ki 8 tane başkanlık burada söz  konusu. Bir Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı, Savunma Sanayi  Başkanlığı (Bu eskiden müsteşarlıktı, başkanlığa dönüşüyor), Milli Güvenlik  Kurulu aynı şekilde, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, İletişim  Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 8 başkanlık olarak da bunlar  çalışıyor:" Kurullarda iş dünyasından, üniversitelerden, kültür ve sanat,  teknoloji, bilim, ekonomi, dış politika gibi alanlarda uzman kişileri politika  inşa süreçlerine dahil edeceklerini aktaran Erdoğan, şunları aktardı: "Yeni modelde ilk etapta İnsan Kaynakları, Yatırım, Finans ve Dijital  Dönüşüm olarak bu 4 tane ofis çok çok büyük önem arz ediyor. Çünkü bunlar hemen  hemen başkana en yakın çalışan kadro. Bu bakımdan önemli. Bu ofisler  cumhurbaşkanı ile birebir çalışırken bürokrasiye takılmadan, cumhurbaşkanının  öncelikleri doğrultusunda projeleri yönetecek ve çalışmalar gerçekleştirilecek.  Yani bir yerde de icrai bir görevi de olmuş olacak. Cumhurbaşkanına bağlı  Strateji ve Bütçe Başkanlığı ise -burası çok önemli. Hani bütçe yapma diyoruz ya  bundan dolayı bu ekip çok iyi çalışması lazım- ve İletişim'le beraber bu iki yeni  başkanlık büyük önem arz ediyor. Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile artık  cumhurbaşkanının uhdesinde olan bütçe yapımı ve yönetimini daha etkin şekilde  yürütmeyi mali disiplini ve verimliliği sağlamayı hedefliyoruz. Onun için  Strateji ve Bütçe Başkanlığı çok çok önem arz ediyor. İletişim Başkanlığı ise  devletin ve Cumhurbaşkanlığının basın, yayın, iletişime dair tüm çalışmalarını  koordine edecek." Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü gibi kurumların İletişim  Başkanlığında birleşeceğini aktaran Erdoğan, "Mevcut sistemde farklı isimler  altında çalışan bazı kurumları da başkanlık adıyla buraya alıyoruz." diye  konuştu. İzleyicilerin "Bana doğrudan faydası ne olacak?" şeklinde sorular  yönelttiğinin aktarılması üzerine Erdoğan, "Her şeyden önce bu defa burada  ekonomi yönetiminin birleşmesiyle ülke ekonomide bir sıçramayı gerçekleştirecek.  Ekonomideki sıçramanın neticesi nereye olacaktır? Halka olacaktır. Şimdi bizim,  göreve geldiğimizde 3 bin 500 dolar kişi başına milli gelirdi, şu anda ise  biliyorsunuz 10 bin 500 küsur dolar kişi başına milli gelir. Buraya nasıl geldik?  Burada bir defa mali disiplini sağladık, istikrar ve güveni sağladık ve buraya o  şekilde gelmiş olduk." değerlendirmesini yaptı. Milli gelirin 2001'de 3 bin 84 olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle  devam etti: "2017'de 10 bin 596... Şu anda 2023 hedefleri, yükseliş devam ediyor.  Buraya nasıl geldik? İşte buyur, yerli İHA'lar, uydular, Altay tankı, motor,  sivil teknoloji, e-devlet, şehir hastaneleri, yenilenebilir enerji, Kuzey Marmara  Otoyolu, Zigana Tüneli, Antarktika, Osmangazi Köprüsü, üçüncü havalimanı,  Marmaray, hızlı tren, kentsel dönüşüm, nükleer santraller, bor, Fatih Projesi,  TAİ vesaire, barajlar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Milgem, Türkiye'nin otomobili,  vesaire gibi, petrol arama, bütün bunlarla beraber Türkiye, bu yakaladığı  heyecanı, ivmeyi aynı zamanda vatandaşı için, halkı için nereye yansıtıyor?  Tamamen onlara bir imkan, bir milli gelir kaynağına dönüştürüyor. Biz bunu  sağladık. Yoksa siz gelip de eğitimde sıraların üzerine kitapları koy, ücretsiz  olarak çocuklar gelsin, kitapları buralardan alsın. Bu nasıl olacaktı? Bak şimdi  oldu. Hastanelerde artık vatandaş ilaçlarını gelip hastaneden, eczanelerden  rahatlıkla alabiliyor mu? Bu hale geldi. Bunlar daha önce var mıydı? Yoktu. Bana  ne olacak, nasıl yansıyacak dendiği zaman işte buradaki şey, bütün istişare  mekanizmaları da devreye girmek suretiyle bu verimliliği biz halka yansıtacağız.  Bir defa bu adımlarla beraber bakın en önemlisi az önce ifade ettim, yüzde 20  olan savunma sanayindeki yerli üretimi yüzde 65'e çıkardığımız zaman siz neyi  büyük ölçüde hallediyorsunuz? Cari açığı. Cari açığı siz büyük oranda  hallettiğinizde bu kazanım nereye gidiyor? Benim vatandaşıma gidiyor. Halkıma  gidiyor. Aynı şekilde bütün bu suistimaller, yolsuzluklar ki biz yola çıkarken üç  şeyi vadetmiştik. Yoksulluk, yasaklar ve bunun yanında da yokluk demiştik. Biz bu  yoksulluğu, yasakları, yokluğu bunların hepsini ortadan büyük oranda kaldırdık ve  kaldırdık ki bir yere doğru da şu anda geliyoruz. Bundan sonraki süreçte de bunu  başarılı şekilde sürdüreceğiz." "BUNU HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ" Yeni sistemde bakanlıkların birleşmesi sonucu belli imkanların da elde  edileceğine işaret eden Erdoğan, "Bu yeni yapı, milletin hayal ettiği projeleri  hayata geçirmek için bizlere çok ciddi bir zaman tasarrufu sağlayacak. Bu durum  bir yandan daha çok proje üretmemize ve hayata geçirmemize imkan sağlayacak.  Diğer yandan da küresel rekabette ülkemizin hak ettiği konuma ulaşmasının önünü  açacak. Artık durmak bizim için yok. Koşacağız, üreteceğiz ve bunu hep birlikte  başaracağız." ifadelerini kullandı. Erdoğan, yeni modelle yatırımların ve yatırımcıların önünü daha da  açacaklarını, Türkiye'yi yatırımcı dostu ülke haline getireceklerini dile  getirerek, yatırımlarla birlikte ülkenin daha fazla büyüyerek milli gelir ve  istihdamın daha da artacağını kaydetti. Milli gelir artınca istihdamın da artacağını anlatan Erdoğan, "Türkiye  ilk çeyrekte 7,4 büyüme yakaladı. Bu büyümenin en büyük imkanı nereye istihdama.  Bu böyle devam ettikçe bizim istihdam daha da artacak. Nitekim ilk defa  istihdamda çok iyi bir noktaya geldik 10,1. " ifadelerini kullandı. Erdoğan, yeni sistemin ülkeyi bürokrasiden nasıl kurtaracağı ve bu  konuda yaşadığı sıkıntıların sorulması üzerine şunları kaydetti: "Bunu söylemekten de biraz edep ediyorum aslında. Çektiğimiz  sıkıntılar oldu. Herhangi bir atamayla ilgili adım atıyorsunuz icabında  Cumhurbaşkanı önünüzü kesiyor. Halka hesabı veren siz olduğunuz halde diyor ki  'Hayır.' Bunları yaşadık, aşağıda bürokratlarına bir talimat veriyorsun, bürokrat  kendine göre bir oyalama politikası güdüyor. Başbakan olsanız da bunu yapıyor,  cumhurbaşkanı olsanız da bunu yapıyor. Bunun birçok örneği var. Başkanlık sistemi  işte bunu ortadan kaldırıyor. Başkanlık sistemiyle adımı attığımız andan itibaren  birçok olaylar var ki yoluna girecek bunu şimdi açıklamam doğru değil çünkü  açıkladığım taktirde başka sıkıntılar meydana gelebilir. Fakat şunun bilinmesini  istiyorum bu ülkede halka hesabı veren bürokrat değildir. Halka hesabı veren  siyasetçidir. Siyasetçi halka hesabı verdiğine göre sen siyasetçiyi nasıl  oyalarsın, nasıl önünü kesersin." KURUL VE OFİSLER Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yerine kurullar ve ofislerin geçeceğini  dile getirerek, şöyle devam etti: "Mesela Yerel Yönetimler Politika Kurulu bunlardan bir tanesi.  Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Yüksek  Çevre Kurulu... Bunlar ciddi manada sıkıntılar yaşattılar. Şimdi bu sıkıntıları  bunlar yaşatamayacaklar. Niye? Başkan bir talimat verdiyse bu iş bitmiştir.  Burada hepsini toplam olarak aldığımız zaman 65 kurul ortada görünüyor ve bu 65  adet kurul, komisyon, komite, konsey gibi yapılar kaldırılıyor ve 9 adet kurulun  çatısı altında bunlar toplanıyor." Kurulların politika önerileri geliştirdiğini, bunların hayata  geçirilme sürecinin izlendiğini, talep, ihtiyaç ve etki analizi yapılarak  politika yapım sürecinde paydaşların artırıldığını ifade eden Erdoğan, "Daha da  önemlisi bir ortak akıl, Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışıyor." dedi. Erdoğan, kurullar eliyle icrai faaliyetlerin izlenip ilerleme raporu  hazırlanacağını, STK'ların, akademi ve sektör temsilcilerinin politika yapım  sürecine dahil edileceğini anlattı. Ofisler başlığına da değinen Erdoğan, bu çalışmayı yaparken başkanlık  sistemini şu anda yürüten Amerika, Rusya gibi ülkeleri ciddi manada  incelediklerini dile getirdi. Erdoğan, "Bu incelemenin neticesinde bir de bizim  tarihimiz var. Cumhurbaşkanlığında gördüğünüz yıldızlar, bunlar 16 devleti işaret  ediyor. Biz oralardan buraya geldik. Bunların hepsi adeta bir başkanlık sistemi  uygulamasıdır. Selçuklu'dan al bugüne kadar, dolayısıyla oralardan da bizim bir  birikimimiz var." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda çok ciddi bir perspektifle  yürütülecek bir çalışma olduğuna değinerek, 24 Haziran'da milletin kendilerine  "devam" demesi durumunda bu yeni yönetim sistemiyle hizmet etmeye  başlayacaklarını aktardı. Cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının sorulması üzerine de Erdoğan, "Şu  anda bu sayıyı vermek biraz da parlamentodaki yapıya bağlı olacak. Zira  parlamentoda oluşum ne durumda olacak. Oralardan görevlendirmeler tabii ki  onların milletvekilliğini de düşürecektir. Fakat bunu bir yapabilirsiniz, iki,  üç, dört yapabilirsiniz. Buna mani bir hal yok ama parlamentodaki sayı, bizim de  tabii başkan yardımcılıkları noktasındaki kararımızı etkileyecektir. Bütün  mesele, en ideal şekilde böyle bir yapıyı ortaya koymak ve bu ideal yapıyla da  inşallah ülkemizi yönetmek." diye konuştu. Kızlarına yazdığı mektubun dinletildiği Erdoğan, sözlerini, "Benim  anlatacaklarım bitmedi aslında. Ben çok teşekkür ediyorum. Ekranları başında bizi  izleyen tüm milletime kalbi şükranlarımı özellikle ifade etmek istiyorum.  Temennim odur ki 24 Haziran inşallah ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile  olur ve yeni bir diriliş, uyanış hamlesini milletimle birlikte gerçekleştirmeye  devam ederiz." diyerek tamamladı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan katıldığı televizyon programında açıklamalarda bulundu. Cumhurbaşkanlığı sistemine değinen Erdoğan, "Yeni sistem, demokrasinin ve Cumhuriyet'in temel niteliği olan güçler ayrılığını asla zayıflatmıyor tam tersine, daha da güçlendiriyor" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni dönemde, çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet ve sonuç odaklı devlet anlayışıyla çalışmalarını sürdüreceklerini söyledi. Erdoğan, "Bakanlık sayısını 16'ya indiriyoruz. Dışişleri Bakanlığı AB Bakanlığı ile birleşiyor. Orman Bakanlığı ile Tarım Bakanlığı birleşiyor. Ekonomi yönetimi sadeleşmiş oluyor, 6 olan bakanlık sayısını 3'e indiriyoruz" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "O meydanlardaki o  Gezici takımlar var ya bunların hali bu. Bir dikili ağacınız, bir dikili taşınız  olsun. Yok bunlarda böyle bir şey." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Yeni Havalimanı'nda gerçekleştirilen A  Haber - ATV ortak yayını "Cumhurbaşkanı İle Gündem Özel" programında, gündeme  ilişkin soruları yanıtladı.

Heyecan ve coşku dolu olduklarını dile getiren Erdoğan, "Buraya ilk  adımı atmış olmak bize ayrı bir gurur, ayrı bir sevinç verdi. Öncelikle bu 5  firmamıza çok çok teşekkür ediyorum. Onların bu cesareti, girişimci ruhu  olmasaydı, böyle bir eser meydana gelmezdi. Kolay bir eser değil." dedi.

İstanbul Yeni Havalimanı'nın devasa bir araziye inşa edildiğini  belirten Erdoğan, 76,5 milyon metrekarelik bir alanda böyle bir havalimanının  tesis edildiğini, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda da buranın açılışını  yapacaklarını söyledi.

Bu açılışla, Türkiye'nin yılda 90 milyon yolcu kapasiteli bir  havalimanına kavuşacağını ifade eden Erdoğan, bu havalimanının dünyanın ilkleri  arasına gireceğini, 2023'ten itibaren de yılda 150 milyon yolcu kapasitesine  ulaşacak bir numara olacağını vurguladı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanının ferah, huzur dolu olduğunu,  tamamlandığında freeshoplar ve yeşillikleriyle çok daha güzel hale geleceğini,  bulundukları kısmın bile insanı büyülediğini dile getirdi.

"Bu havalimanına neden karşı çıkıyorlar?" sorusu üzerine Erdoğan, şu  yanıtı verdi:

"Dünyada siyasi tarihe baktığımızda, özellikle bu komünist rejim  mensupları veya heveslileri, hiçbir zaman bu tür yatırımlara taraftar olmazlar.  Sonlara doğru onlar bile aslında bu işe alıştılar. Çok ideal yatırımları,  altyapıda yaptılar. Örneğin SSCB'nin altyapı yatırımları, gerçekten çok  muhteşemdir. Oralarda 4 gidiş, 4 geliş yollar görürsünüz. Havalimanları öyle. Ama  bizdekiler, onlar gibi dahi olamadılar. Onları dahi yakalayamadılar. Bay Kemal  konuşuyor. Sabiha Gökçen ile alakalı konuşuyor. Sabiha Gökçen'i, bizden önceki  iktidar yaptı. Ellerine sağlık ama işletemedi. O, ona bile karşı çıkıyor.  Teşekkür et be. Biz geldik, Sabiha Gökçen'i biz işlettik. Sonra ne oldu? Sabiha  Gökçen, ihtiyaca cevap veremez hale geldi. Veremez hale gelince, biz yeni bir  terminal binası daha yaptık. Şimdi yeni bir pist daha yapıyoruz. Sabiha Gökçen  ihtiyaca cevap veremez durumda olmanın yanında, terminallerle de güçlendirildi.  Ama şu anda sorun Bay Kemal'e 'Sabiha Gökçen'de ne yapılıyor?' diye, haberi  yoktur."

Sabiha Gökçen'i dünyaya açtıklarını, Malezya sermayesinin Sabiha  Gökçen ile Türkiye'ye girdiğini ama CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun  bundan bile haberinin olmadığını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam  etti:

"O meydanlardaki o Gezici takımlar var ya bunların hali bu. Bir dikili  ağacınız, bir dikili taşınız olsun. Yok bunlarda böyle bir şey. Şu altında  bulunduğumuz çatıda şu ana kadar çalıştırılan insan sayısı 32 bin kişi. Tam  manasıyla işletmeye girdiği andan itibaren burada istihdam edilecek insan sayısı  100 bin. Niye bu insanların ekmeğine karşı çıkıyorsunuz?"


Erdoğan, İstanbul Yeni Havalimanı 29 Ekim'de işletmeye açıldığı andan  itibaren Atatürk Havalimanı'nı Millet Bahçesi'ne dönüştürmek için çalışmaya  başlayacaklarını söyledi.

İstanbul Yeni Havalimanı'nın ihtiyacı rahat rahat göreceğini ifade  eden Erdoğan, "Bu konuyla ilgili olarak da biz artık çevreci, bu noktada da  devrimci bir ruha sahibiz. Bununla beraber biz tüm dünyaya bir mesaj vereceğiz.  Biz aynı zamanda çevreciyiz. Biz aynı zamanda yeşili şehrin içine işliyoruz.  Bütün bunlarla beraber, orada müze noktasında bunları da gerçekleştireceğiz.  Havalimanımızı da en güzel şekliyle tüm dünyanın ve insanlığın hizmetine  sunacağız." diye konuştu.

 

EN İLGİNCİ 'SARAYI BAŞINA YIKACAĞIM' İFADESİ

Muhalefetin AK Parti döneminde yapılan projeleri "yıkma", "durdurma"  vaatlerinin olduğu hatırlatılarak, bu konudaki düşüncesinin sorulması üzerine  Erdoğan, "yıkım" söylemlerinden en ilgincinin "Sarayı başına yıkacağım" ifadesi  olduğunu söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "(Sarayı başına yıkacağım) diyor. Bu saray  kimin? Benim mi? Bu saray milletin. Bu sarayı geldiler bombaladılar. Kim  bombaladı? FETÖ'cüler. Demek ki sen de o bombalayanlardansın. O çevrede 29  şehidimiz var, yaralılar 36. Ne farkın var senin onlardan?" ifadelerini kullandı.

Aynı kişinin (Muharrem İnce) "Kanal İstanbul'u durduracağım" dediğini  aktaran Erdoğan, "Bir yapacağın iş göster, bir eser göster. Gidiyorsun BMW'yi  geziyorsun. Güzel, bir şeyler öğrenirsin belki." diyerek, yerli ve milli otomobil  yapımı için bu sektörün içinde bulunan 5 firmayı bir araya getirmek suretiyle bu  adımı attıklarını dile getirdi.

Erdoğan, "Bundan niye rahatsız oluyorsun?" diye sorarak, akaryakıtla  çalışan bir otomobil yapılmadığını, yapacakları otomobilin tamamen elektrikle  çalışan bir sisteme sahip olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Tesla'nın sahibi Elon Musk'ın kendilerini  ziyaret ettiğini, Tesla ile ilgili görüşmeler yaptıklarını anlatarak, şöyle devam  etti:

"Niye Tesla benzeri bir otomobil yapmayalım? Niye bundan çekiniyoruz.  Şimdi Bay Muharrem gibiler, aynen bizim 16 sene önce geldiğimizde Amerika'nın  kapısını çaldığımızda, bize bunlar insansız hava aracı vermiyordu. Silahları hiç  vermiyordu ama şimdi biz öyle bir noktaya geldik ki insansız hava aracını biz  üretiyoruz. Bay Muharrem üretmeyelim mi? Silahlı insansız hava aracını biz  üretiyoruz. Bay Kemal üretmeyelim mi? Hala bunu gidip bir yerlerden mi alacağız?  Şu anda bunu biz üretiyoruz. Ama teröriste veriyor. Kalkıyor zırhlı taşıyıcı,  tankını, her türlü silahı veriyor. Kime? Teröriste. PYD'ye, YPG'ye veriyor.  Onlarla geldiler bizi zaten sınırlarımızda ciddi manada sıkıntıya düşürdüler. Biz  göreve geldiğimizde savunma sanayisinde bizim ihtiyacımızın yüzde 20'sini  karşılıyorduk ama şimdi biz yüzde 65'ini karşılar duruma geldik. Bu beyefendilere  sorarsak, bunların hiçbirini yapmamıza gerek yok, bunları alırız. Para olursa  alırsın, paran yoksa onu da alamazsın. Bazen paran olsa da alamazsın. Vermedikten  sonra sana, zaten bunu alma imkanın da yok."

"KÖTÜ KOMŞU BİZİ EV SAHİBİ YAPTI"

Erdoğan, Amerikan Senatosu'nun F-35'lerle ilgili kararını  hatırlatarak, "Biz şu ana kadar 800 milyon dolar ödemişiz. Uluslararası bir  ahlak, hukuk var. Gerçi bugün devir teslim bir tanesiyle ilgili var ve  pilotlarımız orada test uçuşlarına katıldılar. Ben bu işin onların arzu ettiği  gibi olacağını zannetmiyorum, bunun Sayın Trump'tan döneceğine inanıyorum. Oldu,  olmadı ayrı mesele ama bununla dünya durmuyor. Biz bununla ilgili alternatifleri  de üretiriz ama Türkiye senin NATO'da stratejik müttefikin, stratejik ortağın  olan Türkiye'ye karşı bu tür bir yanlışa Amerika'nın tevessül etmesi, bir defa  Amerika'nın kaybınadır. Biz Türkiye olarak şu ana kadar kararlılığımız neyse,  bundan sonra bu kararlılığımızı gösteririz. Oradan olmazsa bir başka yerden olur.  Daha da olmazsa biz kendi uçağımızı üretir hale de geleceğiz. Şu anda onun da  çalışmalarını yapıyoruz." diye konuştu.

Şu anda Türkiye'nin İHA, SİHA üretiminin yanında bir başka uçak  üretimini de gerçekleştirdiğine işaret eden Erdoğan, bu uçağın 4,5 ton  ağırlığında, insansız olduğunu ve 1,5 ton bomba taşıma özelliğinin bulunduğunu  aktardı.

Erdoğan, "Bakın buraya geldik. Niye? Kötü komşu bizi ev sahibi yaptı.  Fakat biz bunların hepsini aşacağız." diyerek, cumhurbaşkanı adayı Meral  Akşener'in TİKA'ya yönelik söylemlerini eleştirdi.

TİKA'nın Türkiye'nin uluslararası camiada medarıiftiharı olduğunu  belirten Erdoğan, "Kendine göre dalgasını geçiyor. 'TİKA, MİKA' falan... Ayıptır  ya, haddini bil. Bir taraftan cumhurbaşkanlığına aday olacaksın, TİKA gibi bizim  bir uluslararası kuruluşumuza saygısızlık yapacaksın." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhalefetin eğitimde, sağlıkta ve diğer  alanlarda atılan adımları durduracaklarına ilişkin söylemlerini eleştirerek,  "Böyle bir mantık, anlayış olmaz. 'Satacağım' diyor. Bir şey yapacaklarından  değil, bu yıllar yılı komünistlerin de söylediği ifadelerdi. Neyi sattılar? Hiç.  Benim milletim bunların bu tür şeyleri zaten yapmasına da inşallah pazar günü  müsaade etmeyecek." değerlendirmesinde bulundu.

İSTANBUL'UN YENİ HAVALİMANI

İstanbul Yeni Havalimanı'nın adının sorulması üzerine Erdoğan, bununla  ilgili şu anda herhangi bir isim belirlenmesinin söz konusu olmadığını, bu  konuyla ilgili pazar günü gerçekleştirilecek seçimin ardından bir sürecin  başlayabileceğini anlattı.

Erdoğan, havalimanının isminin belirlenmesi noktasında inşaatı  gerçekleştiren firmaların özellikle bir yetkisi bulunduğuna işaret ederek, "10,2  milyar avro buraya yatırım yaptılar. Bunun yaklaşık 5 milyar avrosu yerli  kredidir, yerli bankalarımızdan. Böyle bir süreci onlar şu anda işlediler.  Onlarla beraber değerlendirmesini yapmak suretiyle, eğer milletim bize 'devam'  derse ondan sonra kararını beraberce alırız. İnşallah güzel, buraya layık bir  ismi de inşallah buraya vermiş oluruz." diye konuştu.

KANDİL OPERASYONU

Cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu'nun, Kandil Harekatı'na  yönelik eleştirilerinin hatırlatıldığı Erdoğan, Karamollaoğlu'nun bu yaklaşımları  karşısında çok üzüldüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir taraftan Bay Kemal 'istihbaratım yok ki' falan diyor. Yoksa o  zaman istihbaratı olana saygı duy. Şu anda biz bundan bir hafta olmadı daha 20  uçakla 10 noktayı, istihbaratımızın verdiği koordinatlar çerçevesinde vurduk.  Başarılı bir operasyondu ama Temel Efendi, 'Boş dağları vuruyorsunuz,  vuracaksınız' diyor. Geçen gün yeni bir operasyon yaptık. Bu operasyonda da yine  istihbaratımız, bunların lider kadrolarının toplantı halinde oluşlarının  bilgisini verdi ve onları toplantı halinde uçaklarımız vurdu ve 35 lider kadrodan  bunların adamı öldü, etkisiz hale geldi. Arada bir tane daha oldu operasyon ve bu  operasyonlar devam ediyor. Bay Muharrem biz bununla ilgili ne İran'dan izin aldık  ne ABD'den izin aldık, biz kendi göbeğimizi kendimiz kesiyoruz, kaldı ki birçok  yerde de İran ile zaten ortak hareket ediyoruz. Bakın şu anda bizim güney  bölgemizde, Fırat'ın batısı ve doğusu, iki operasyon ağımız var. Fırat'ın  batısında bu işleri ağırlıklı Rusya'yla yürütüyoruz, doğusunda ise ağırlıklı  olarak koalisyon güçleriyle yürütürüz ama batıda İran da zaman zaman bizimle  beraber bu çalışmaların içerisinde bulunuyor."

Soçi, Ankara, Tahran ve Astana süreçlerine ilişkin bilgi vererek,  bunların kararlılıkla devam ettirileceğini ifade eden Erdoğan, Afrin'de 12  gözetleme noktasının kontrol altına alındığını, aynı şekilde şu anda Münbiç'te de  devriye sisteminin başladığını, Türk zırhlı taşıyıcılarının orada bulunduğunu  aktardı.

Erdoğan, bu noktada Amerika ile yapılan görüşmeye ilişkin bilgi  vererek, "Bununla beraber bize verilen söz, oradaki PYD, YPG bunlar boşaltacak ve  oranın gerçek sahibi olan Araplar oraya yerleşecek. Çünkü Münbiç'in yüzde 90-95'i  Arap. Bu tabii bir şeyi getirecek, Afrin, Cerablus, El-Bab bu bölgede 200 bin  kişi Türkiye'den oraya döndü. Kendi topraklarına dönüyor, biz onlara da yardımcı  oluyoruz. Şimdi Münbiç'te de yine aynı şekilde dönenler başlayacak. Onlara da biz  bu noktada her türlü desteği vereceğiz, bunu da başaracağız." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin yürüttüğü uluslararası diplomasiye  de değinerek, "Ama benim şu anda diplomatik olarak en başarılı olduğumuz konu,  bir Rusya ile sürdürdüğümüz Sayın Putin ile aramızdaki hukuk, bunun yanında özel  temsilciler vasıtasıyla, istihbaratımızla sürdürdüğümüz başarılı bir ilişki var.  Aynı durum şu anda Amerika'yla da başarılı şekilde sürüyor. İran'la aynı şekilde  bu süreci devam ettiriyoruz ve bu başarılı diplomatik ve operasyonel attığımız  adımların aynı kararlılıkla devam edeceğini, Türkiye'nin maalesef muhalefetine  tekrar hatırlatmak istiyorum. Bunlar hiçbir zaman bu atılan başarılı adımları  desteklemekten yana değil." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, Kandil'in salt Kandil olmadığını, burada Sincar'ın da  bulunduğunu, bu konuda Irak Merkezi Yönetimi'yle de irtibatlarının devam ettiğini  anlattı.

TÜRKİYE'DEKİ YABANCILAR

Program sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, vatandaşların kendisiyle  ilgili görüşlerinin yer aldığı röportajlar izletildi.

Bu röportajlar içerisinde, Türk futbolunun unutulmaz isimlerinden  Lefter Küçükandonyadis'in kızının da düşüncelerini ifade ettiği aktarılan  Erdoğan, Lefter ile aralarında olan hukuktan bahsetti.

Erdoğan, "Bu kadar büyük sevgi ve beklenti... Cumhurbaşkanlığı  görevinizi bir kenara bırakarak, bir baba, eş, evlat olarak ne htiriyor?"  sorusu üzerine, özellikle Türkiye'de misafir olarak bulunan ya da vatandaşlık  hakkı talep edenler noktasında tutucu olmadığını belirterek, arkadaşlarına,  vatandaşlık isteyen kişilerin gerekli prosedürün ardından uygun bulunmaları  halinde verilmesini söylediğini dile getirdi.

Bu şekilde yüzlerce, binlerce kişinin vatandaş olarak alındığını,  bunun Türkiye'nin uluslararası camiada gücünü ortaya koyacağına işaret eden  Erdoğan, "Kendine güveniyor, çekinmiyor ve kapısını da açıyor. Bizim şu anda yani  ayrımı bir kenara koyup, olaylara insan odaklı bakışımız, bir defa uluslararası  camiada çok farklı bir zenginliğimiz oldu." dedi.

Yıllar yılı Türkiye'den ayrılmak durumunda kalmış olan vatandaşların  bulunduğunu ifade eden Erdoğan, bunlara yeniden kapıların açıldığını ve  geldiklerini söyledi.

Erdoğan, bu noktada Ahıska Türkleri'ne Türkiye'nin kapılarını açtığını  ve farklı şehirlere yerleştirildiklerini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu dediğiniz insanlar da yine eğer bizim  çatımız altına gelmişlerse biz bundan niye çekinelim? 3,5 milyon Suriyeliyi biz  çatımızın altına almadık mı? Aynı şekilde 500 bin Iraklıyı çatımız altına almadık  mı? Aldık. Biz istenileni onlara verebiliyor muyuz? Aslında şu anda veremiyoruz.  Keşke onu da yapabilsek." diyerek, bu noktada Suudi Arabistan, Rusya, Almanya ile  Kuzey Suriye'de belirlenecek olası güvenli bölge noktasında, Türkiye'ye destek  vermeleri için yapılan görüşmelere ilişkin bilgi verdi.

Fikrin beğenildiğini ancak gerçekleştirme noktasında bir adım  atılmadığına dikkati çeken Erdoğan, bu konuda Türkiye'nin güçlendikçe çok daha  rahat halledebileceğini, çünkü bu ayrımları ortadan kaldırıp, Türkiye'nin nasıl  birleştiren bir ensar olduğu anlayışını getireceğini ve ülkede bu alt yapının  bulunduğunu ifade etti.

"BUNLAR HANGİ YÜZLE HALA VATANDAŞLIN KARŞISINA ÇIKIYOR?"

Görüntüler üzerine İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevine  geldiğinde kentte çöp dağları olduğunu, susuzluğun yaşandığını aktaran Erdoğan,  "Gazeteler, hatta sizin grubun o zamanki patronlarının gazetesi -çok enteresan-  maske dağıtıyordu o kötü hava sebebiyle. Haliç'ten geçmek mümkün değildi. Çok  daha enteresan, CHP'nin belediye başkanı olan Ümraniye'de çöplük patlamıştı, 39  vatandaşımız Ümraniye'de ölmüştü. Bunlar hangi yüzle hala vatandaşın karşısına  çıkıyor?" ifadelerini kullandı.

Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu'nun kendisinin Büyükşehir  Belediye Başkanlığı döneminde İSKİ Genel Müdürü olarak görev aldığını ve Istranca  Dağlarından İstanbul'a su getirdiklerini de hatırlatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Çöp dağlarını bir anda temizledik ve göreve başladığımızda 50 bin  aileye doğal gaz dağıtımı vardı. Ben görevden ayrıldığımda İstanbul'da bu sayı 1  milyon 250 bine çıkmıştı. Ne oldu? Hava kirliliği böylece giderilmiş oldu. Çöp  dağları ortadan kalktı, su sorunu ortadan kalktı. İstanbul'da su istasyonları  kurulmuştu, aynen benzin istasyonları gibi. Vatandaş bidonla alıyor, küvetlerini  dolduruyordu. Benim vatandaşımın, affedersiniz, banyo yapma imkanları adeta  ortadan kalkmıştı. Böyle bir konuma gelmişti. Kimden aldık iktidarı? CHP'den. 2,5  milyar dolar borçla devraldım. Hem yatırımları yaptım hem de 1 milyar 250 milyon  dolar borçla devrettim. Haliç'in temizliği, bütün o adacıklar, hepsini  temizledik, şu anda Alibeyköy'deki Viaport denilen bölge bir taş ocağıdır  aslında, o taş ocağını doldurduk, şimdiki Viaport'a dönüştürdük. Şimdi orada  bütün İstanbullunun hakikaten, oyun gruplarının vesairenin olduğu bir çevre  uygulaması başladı. Bunları biz yaptık. Biz çevreciyiz. Biz bunlar gibi değiliz.  Bunların ufku yok. Atacakları adım, böyle bir şey yok."

Vatandaşların o döneme ilişkin yaşananlara ilişkin anlattıklarının boş  olmadığını kaydeden Erdoğan, "Anacığım beni önceden gönderirdi, ben gider  hastanede kuyruğa girerdim. Hangi hastaneye? Babam benim kıyı kaptanıydı, onun  için Tophane'de denizcilik hastanesi vardı, o hastanede numaramı alırdım, ondan  sonra annemi haberdar ederdim. Sabah namazından sonra beni gönderiyordu annem.  Ufak çocuğum o zaman. Yürüyerek Kasımpaşa'dan çıkıyordum, Tophane'ye gidiyordum.  Daha sonra kendim SSK'lı olduğum zaman Okmeydanı SSK, orada da durum felaketti.  Biz bütün bunlardan geçtik. Şu anda artık böyle bir şey kaldı mı? Hijyen diye bir  yoktu. Bir odada 6 kişi yatıyordu. Biz böyle bir şeyi asla halkımıza yaşatmadık,  yaşatmıyoruz." diye konuştu.

"ŞİMDİ ŞEHİR HASTANELERİNİ ELEŞTİRİYOR. SEN BİR DEFA HADDİNİ BİL"

Hastanelerde 90'lı yıllarda yapılan röportajlar ekrana getirilirken  duygulandığı gözlenen Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle dedi:

"Şu tabloları gördüğümüz zaman bir defa bu anlayışı, bu zihniyeti  kabullenmek mümkün değil. Yani, bunlar benim insanım değil mi? Bunlar benim  vatandaşım değil mi? Çıkıyorsun meydanlarda yalan yanlış şeyler söylüyorsun.  'Samsun'da bilmem 5 yaşında, 8 yaşında çocuk bakımsızlıktan öldü' şudur, budur.  Asıl ölenler senin döneminde öldü. Onların bütün raporlarını aldırttım,  çıkarttım. Hepsi yalan. Buyur işte bak, yanlış tedavi, yavrunun kolunu kestiler,  ilaç bulamıyor. O zaman eczanelerden ilaç alamıyordunuz. Galoşu parayla  satıyorlar, aynı galoşu tekrar tekrar satıyorlardı. Bir başka durum, o dönemde  vatandaş o kadar erken gelmenin dışında bir de aynı gün tedavi olacak veya  muayene olacağına dair garantisi de yok. Belki de ertesi güne kalacak.  Hatırlayın, sigortalı olarak geçti hayatım, 7 ay sonraya röntgen için gün  verirlerdi."

Programda gösterilen videolarda eski bakanlardan Yaşar Okuyan ile  yapılan röportajı ve hastanelerde yapılan yolsuzluklara ilişkin konuşmayı  hatırlatan Erdoğan, "Sayın Okuyan, kaç kez diyor değil mi? Aynı şekilde Hüseyin  Bey, sendikacı olduğu için o da nasıl depolarda işte pirinçti, şuydu buydu,  bunlarla ilgili dolandırıcılıklar yapılıyor, bunları ortaya koyuyor. Bütün bunlar  Türkiye'de SSK'nın başında olan Sayın Kılıçdaroğlu'nun, o dönemlerde ne tür  yolsuzlukların olduğunu gösteriyor. Nerelerden nerelere nasıl geldi? Şimdi şehir  hastanelerini eleştiriyor. Sen bir defa haddini bil. Biz öyle bir kültürden  geliyoruz ki Kanuni'nin 'Halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi / Olmaya  devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi.' Biz bir sağlıklı nefesi o zaman Devlet-i  Aliyye-i Osmaniyye'ye feda edebilecek bir kültürden geliyoruz. Yeter ki bir  sağlıklı nefes olsun. Bundan rahatsız oluyor." diye konuştu.

"SAĞLIK BİZİM ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ"

Hastanelerin yapılış anlaşmalarından da söz eden Erdoğan, şöyle devam  etti:

"Biz bütün anlaşmalarımızı, her şeyimizi A'dan Z'ye yapıyoruz ve belli  bir süreyle, diyelim ki bu firmalara bu hastanelerimizi yaptırtıyoruz ve bunun  dışında da biz bunlara diyoruz ki 'Yap, biz size şu kadar garanti veriyoruz.' Bu  garantiyle de onlar bu hastanelerin işletmesini alıyor. Bunu almak suretiyle de  biz burada 15 sene, 20 sene neyse bu hastaneyi, bu yapan firmalara bırakmış  oluyoruz. Ondan sonra bu hastane kime kalıyor? O süre dolduktan sonra bize  kalıyor. Yani biz aslında kira öder gibi bu yüklenici firmalara bu hastanelere  yaptırtıyoruz ama bunların bu işten anlama diye bir şeyleri yok. Anlamazlar bu  işten. Biz kaynakları çeşitlendirmek suretiyle, BOT, PPP gibi sistemlerle kamu  özel ortaklığı sistemleriyle bunları yaptık ki devletin bütçesine yük olmasın. Şu  anda hala devam eden bizim şehir hastanelerimiz var. Örneğin şu anda bitip de  açılışını yaptığımız 5 hastanemiz var. Bunlardan bir tanesi Adana'dır, bir tanesi  Isparta'dır, bir tanesi Yozgat'tır, bir tanesi Mersin'dir, bir diğeri de  Kayseri'dir. Şu anda bunlar vatandaşımıza gayet güzel hizmet veriyorlar ve  vatandaşımız halinden dört dörtlük memnun. Niye? Böyle bir şeyi hayatında  görmemiş. Burada şimdi hijyeninden tut, ilgi alakaya varıncaya kadar A'dan Z'ye  her şey var. Diğer hastanelerimizde durum farklı mı? Oralarda da durum evelallah  bunlardan pek farklı değil ama bu açılışlar devam edeceği gibi yeni şehir  hastanelerimiz de öncelikle büyükşehirlerden başlamak üzere onlara da devam  ediyoruz, devam edeceğiz. Çünkü sağlık bizim öncelikli görevimiz."

EĞİTİM

Eğitim konusuna da çok önem verdiklerini dile getiren Erdoğan,  eğitimde de Türkiye'nin tarihinde görmediği yatırımları AK Parti döneminde  gördüğünü söyledi. Şu anda üniversite bulunmayan il kalmadığını vurgulayan  Erdoğan, dönemlerinde 280 bin derslik yapıldığını anımsattı.

Kendisinin 75 kişilik sınıfta okuduğunu, aynı dönemde 100 kişilik  sınıfların da olduğunu belirten Erdoğan, "Şimdi ortalama 32 filan. 32'nin  üzerinde olan bazı yerler yok mu? Var. Onların hepsi de 30'un altına inşallah  düşecek." diye konuştu.

Muhalefetin adaylarının "Üniversiteleri ücretsiz yapacağım" dediğini  kaydeden Erdoğan, "Üniversiteler paralı mı? Üniversiteler zaten ücretsiz. Harcı  biz kaldırdık. Harç yok. Biz geldik 45 lira üniversiteli burs alıyordu. Şu anda  burs 470 lira. Master 940 lira. Doktora asgari ücret. Bunları biz veriyoruz.  Bunların ne yaptığımızdan haberleri de yok. Şu anda bakın sadece bu okulların  yapımıyla birlikte 75 üniversite varken bu sayı 205 oldu. Artık üniversiteyi biz  tüm gençliğimizin ayağına getirdik. 81 vilayetimizin tamamında üniversite var.  Kalkıp dedikleri gibi, Ne diyor?  'Biz yakacağız, yıkacağız' filan. Bunlar  tamamen yıkım ekibi. Biz ise yapım ekibiyiz. Aramızda böyle bir fark var."  ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, vatandaşların geçmişte yaşananları tekrar  yaşamayı istemediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Biz ise aynen onların derdiyle dertlenen ve bu millete efendi olmaya  değil hizmetkar olmaya kendini adamış olan bir kadroyuz. Diyor ki 'Geleceğim, ne  kadar öğretmen adayı varsa hepsini atayacağım'. Dürüst ol. Yalan söyleme. Ne  kadar ihtiyacın varsa o kadar atayacaksın. Biz, geldiğimizden bu yana 580 bin  öğretmen atadık. Bu yıl da mesela 20 bin öğretmen daha atanacak ama paranın  yönetimi çok önemli. Parayı bir defa yönetme kabiliyetini gösteremezsen ondan  sonra bütçeyi mütçeyi filan hepsini kaybedersin. İhtiyacım varsa benim ihtiyacım  kadar öğretmeni alırım ve bunları atarım ama ihtiyacım yoksa, zorla birilerine iş  bulmak için bu adım atılmaz. Biz şu anda bunu yapıyoruz. 20 bin öğretmen daha şu  anda planda. Bunlar da inşallah atanacak ve asla bu konuda tavizimiz yok. Zaten  yeni döneme yönelik olarak da inşallah öğretmenlerde kaliteyi artırmanın gayreti  içindeyiz. Çünkü bu bizim için çok çok önemli. Burada tabii Milli Eğitim  Bakanlığımızın özel gayreti, bununla birlikte de öğretmen kalitesindeki artışla  inşallah öğrencideki kaliteyi de bu artıracaktır. Bunun da gayreti içerisindeyiz.  İnşallah bunu da başaracağız."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, canlı yayında Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ni ilk kez anlattı.

Yeni sistemin, demokrasinin ve cumhuriyetin temel niteliği olan güçler  ayrılığını asla zayıflatmayacağını tam tersine daha da güçlendireceğini belirten  Erdoğan, parlamenter sistemde, hükümet meclis çoğunluğu içinden çıktığı için  pratikte yasama ve yürütmenin aynı gücün kontrolünde olduğunu, hükümet cenahından  gelmeyen hiçbir tasarı veya teklifin, meclis genel kurulundan geçme şansının  olmadığını söyledi.

Yeni sistemle hükümet ile meclisin irtibatını koparacaklarını dile  getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Bu pratik işleyişi biz bozduk. Yeni sistemde hükümetin, bütçe dışında  meclise kanun tasarısı gönderme yetkisi bulunmuyor. Kanun teklifi yetkisi sadece  milletvekillerine ait. Dolayısıyla milletvekilleri ve meclis, tarihimizde ilk  defa kendi iradeleriyle yasama çalışması yapma imkanına kavuşuyor. Meclisi  hükümeti denetim araçları daha da güçlendirilmiş olarak devam ediyor. Yargı da bu  denge içinde çok daha sağlıklı bir çalışma imkanını bulacak. Yüksek yargı  organlarının üye seçiminin bir kısmının cumhurbaşkanı ile meclis arasında  dağıtılmış olması, bu dengeyi daha da güçlendiriyor. Özetle yeni sistemde herkes  kendi işini yapacak. Kimse diğeri üzerinde asla tahakküm kurmaya çalışmayacak."

"BU YAPILARIN HANTALLIĞI ÖNÜMÜZE HEP ENGEL OLARAK ÇIKTI"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Neden bu kadar köklü ve yeni bir sisteme  ihtiyaç duydunuz?" sorusu üzerine, şu yanıtı verdi:

"Göreve geldiğimiz günden itibaren, eğitimden sağlığa, ekonomiden  sanayiye, ulaşımdan enerjiye kadar her alanda önemli projeler gerçekleştirdik. Bu  çalışmalarımızı yaparken, sonuç odaklı olmaya ve projelerimizi bir an önce hayata  geçirmeye önem verdik. Mevcut yapının getirdiği zorluklar nedeniyle,  çalışmalarımızın önemli bir bölümünü istediğimiz düzeyde ve sürede hayata  geçiremedik.

'Bürokratik oligarşi' diye benim sürekli ifade ettiğim bu yapıların  hantallığı, kurumlardaki iş ve işleyiş süreçleri önümüze hep birer engel olarak  çıktı. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile bu engelleri ortadan kaldırmayı  hedefliyoruz. Yeni dönemde çözüm üreten devlet, sorun çözen devlet, sonuç odaklı  devlet anlayışıyla çalışmalarımızı sürdüreceğiz. Yeni sistemle bürokrasiyi  azaltacağız. Daha hızlı karar alacağız, tüm hizmetlerde sonuç odaklı olacağız.  Tüm süreçlerde verim odaklı çalışacağız. Yeniliklere hızla adapte olacağız."

"DÜNYADAKİ YÖNETİM MODELLERİNİ İNCELEDİK"

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin patentinin kendisine ait  olduğunu, bundan dolayı da çok eleştiri aldığını ifade eden Erdoğan, "Adeta 'bir  anonim şirket gibi devleti yönetme kabiliyeti' demişimdir. Bundan niye  çekiniyoruz? Devleti yönetelim ki hızla mesafe alalım." dedi.

Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi üzerinde çalışırken, çok  detay çalışmaları, çok geniş bir kadro ile yaptıklarını anlatarak, sözlerine  şöyle devam etti:

"Bu çalışmada hem kendi tarihimizdeki hem de dünyadaki yönetim  modellerini inceledik. Ecdadımız bu tip yönetim pratiklerini uygulayarak,  yüzyıllar boyunca milletimize hizmet etmiştir. Yeni yönetim modelinde yalın,  makamların azaldığı, yeniliklere hızlı adapte olan, insan kaynağının gelişmesine  imkan sağlayan, yetki ve sorumluluk alanları net, dijital dönüşümü  gerçekleştiren, karar alma süreçleri hızlı, küresel rekabet gücü yüksek, ortak  aklı kurumsallaştıran bir yapı var. Günümüzde bu uygulamayı yapan ülkeler yok mu?  Var. Amerika, Rusya başta olmak üzere başkanlık sistemiyle yönetilen bir çok ülke  var. Hepsi bu yönetim yapısını getirirken neyi amaçlamış, hangi sorunu çözmüş,  bunları detaylı inceledik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni modeli oluştururken sorunları masaya  yatırdıklarını belirterek, "Bizim sorunlarımız, diğer ülkelerle farklılık  gösteriyor. Dolayısıyla ortaya koyduğumuz modelin de kendimize özgü olması  gerekir dedim. İşte 'biz bu modele Türkiye modeli diyoruz' dedim, çok eleştiri  aldım. Varsın alayım. Ama bunun bir markası olması lazım. Bu marka da Türkiye  modeli. Bu sistem bizim 2023 hedeflerimize, 2053  ve 2071 vizyonlarına da katkı  sağlayacak kendimize özgü bir sistemdir. Patenti bize ait. Bununla böyle  yürüyeceğiz." diye konuştu.
 

"Bu yönetim biçimiyle ne değişecek?" sorusu üzerine Erdoğan, yeni  yönetim modelinde yürütmenin çok daha hızlı, pratik ve sonuç odaklı hareket  etmeye imkan sağladığını belirtti.

Bunun için bakanlıkların sayısını azaltmak, işlevselliğini arttırmak  ve verimliliğini arttırmak için bazı birleşmeler gerçekleştirdiklerini anlatan  Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Örneğin başbakan olduğum zaman 37 bakanlık sayısı vardı. Bu sayıyı  26'ya indirdik. Şimdi ise bunu 16'ya indiriyoruz. Adalet Bakanlığı,İçişleri  Bakanlığı, Milli Savunma Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı,  Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, Kültür ve  Turizm Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı. Hazine ve Maliye Bakanlığı,  Ulaştırma ve Alt Yapı Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Çalışma, Sosyal Hizmetler  ve Aile Bakanlığı, Tarım ve Orman Bakanlığı, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı.  Ekonomi noktasında 6 bakanlık var. Orada çok önemli bir adım atarak bunu da  Ticaret Bakanlığı'na dönüştürüyoruz. Üç bakanlığı bir araya getirmiş oluyoruz.  Ekonomi yönetimi böylece sadeleşmiş oluyor. 6 olan ilgili bakanlık sayısını 3'e  indiriyoruz. Burada ekonomi yönetimi üretim, finans ve ticaret sac ayaklarına  oturtuluyor. Yatırım ofisiyle büyük yatırımlar desteklenerek Türkiye cazibe  merkezi haline getiriliyor. Finans ofisiyle, İstanbul Dünya Finans Merkezi  projesi yürütülüyor."

Böylece yeni yapıda, bakanlıkların yanı sıra politika önerileri  geliştirilerek icrai faaliyetleri izleyip raporlayacak 9 kurul oluşturduklarını  aktaran Erdoğan, şunları söyledi:

"Burada, bu 9 kurul, Yerel Yönetim Politikaları Kurulu, Sosyal  Politikalar Kurulu, Sağlık ve Gıda Politikaları Kurulu, Kültür ve Sanat  Politikaları Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu, Güvenlik ve Dış Politikalar  Kurulu, Ekonomi Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu, Bilim  Teknoloji ve Yenilik Politikaları Kurulu. Bunlar tabii Cumhurbaşkanı ile birebir  çalışacak olan kurullar aynı zamanda da bakanlara bunlar Feedback (geri bildirim)  verecekler. Böyle de bir özellikleri olacak. Tabii bu arada bir başka adımı da  şöyle atıyoruz o da Finans Ofisi, İnsan Kaynakları Ofisi, Dijital Dönüşüm Ofisi  ve Yatırım Ofisi. Bunlar direkt olarak cumhurbaşkanına bağlı çalışacak olan  ofisler. Yani bir yerde bizim arka bahçemiz olarak çalışacak olanlardır. Tabii  bir de cumhurbaşkanına bağlı başkanlıklar var ki 8 tane başkanlık burada söz  konusu. Bir Genelkurmay Başkanlığı, Milli İstihbarat Başkanlığı, Savunma Sanayi  Başkanlığı (Bu eskiden müsteşarlıktı, başkanlığa dönüşüyor), Milli Güvenlik  Kurulu aynı şekilde, Diyanet İşleri Başkanlığı, Devlet Denetleme Kurulu, İletişim  Başkanlığı, Strateji ve Bütçe Başkanlığı, 8 başkanlık olarak da bunlar  çalışıyor:"

Kurullarda iş dünyasından, üniversitelerden, kültür ve sanat,  teknoloji, bilim, ekonomi, dış politika gibi alanlarda uzman kişileri politika  inşa süreçlerine dahil edeceklerini aktaran Erdoğan, şunları aktardı:

"Yeni modelde ilk etapta İnsan Kaynakları, Yatırım, Finans ve Dijital  Dönüşüm olarak bu 4 tane ofis çok çok büyük önem arz ediyor. Çünkü bunlar hemen  hemen başkana en yakın çalışan kadro. Bu bakımdan önemli. Bu ofisler  cumhurbaşkanı ile birebir çalışırken bürokrasiye takılmadan, cumhurbaşkanının  öncelikleri doğrultusunda projeleri yönetecek ve çalışmalar gerçekleştirilecek.  Yani bir yerde de icrai bir görevi de olmuş olacak. Cumhurbaşkanına bağlı  Strateji ve Bütçe Başkanlığı ise -burası çok önemli. Hani bütçe yapma diyoruz ya  bundan dolayı bu ekip çok iyi çalışması lazım- ve İletişim'le beraber bu iki yeni  başkanlık büyük önem arz ediyor. Strateji ve Bütçe Başkanlığı ile artık  cumhurbaşkanının uhdesinde olan bütçe yapımı ve yönetimini daha etkin şekilde  yürütmeyi mali disiplini ve verimliliği sağlamayı hedefliyoruz. Onun için  Strateji ve Bütçe Başkanlığı çok çok önem arz ediyor. İletişim Başkanlığı ise  devletin ve Cumhurbaşkanlığının basın, yayın, iletişime dair tüm çalışmalarını  koordine edecek."

Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü gibi kurumların İletişim  Başkanlığında birleşeceğini aktaran Erdoğan, "Mevcut sistemde farklı isimler  altında çalışan bazı kurumları da başkanlık adıyla buraya alıyoruz." diye  konuştu.

İzleyicilerin "Bana doğrudan faydası ne olacak?" şeklinde sorular  yönelttiğinin aktarılması üzerine Erdoğan, "Her şeyden önce bu defa burada  ekonomi yönetiminin birleşmesiyle ülke ekonomide bir sıçramayı gerçekleştirecek.  Ekonomideki sıçramanın neticesi nereye olacaktır? Halka olacaktır. Şimdi bizim,  göreve geldiğimizde 3 bin 500 dolar kişi başına milli gelirdi, şu anda ise  biliyorsunuz 10 bin 500 küsur dolar kişi başına milli gelir. Buraya nasıl geldik?  Burada bir defa mali disiplini sağladık, istikrar ve güveni sağladık ve buraya o  şekilde gelmiş olduk." değerlendirmesini yaptı.

Milli gelirin 2001'de 3 bin 84 olduğunu hatırlatan Erdoğan, şöyle  devam etti:

"2017'de 10 bin 596... Şu anda 2023 hedefleri, yükseliş devam ediyor.  Buraya nasıl geldik? İşte buyur, yerli İHA'lar, uydular, Altay tankı, motor,  sivil teknoloji, e-devlet, şehir hastaneleri, yenilenebilir enerji, Kuzey Marmara  Otoyolu, Zigana Tüneli, Antarktika, Osmangazi Köprüsü, üçüncü havalimanı,  Marmaray, hızlı tren, kentsel dönüşüm, nükleer santraller, bor, Fatih Projesi,  TAİ vesaire, barajlar, Yavuz Sultan Selim Köprüsü, Milgem, Türkiye'nin otomobili,  vesaire gibi, petrol arama, bütün bunlarla beraber Türkiye, bu yakaladığı  heyecanı, ivmeyi aynı zamanda vatandaşı için, halkı için nereye yansıtıyor?  Tamamen onlara bir imkan, bir milli gelir kaynağına dönüştürüyor. Biz bunu  sağladık. Yoksa siz gelip de eğitimde sıraların üzerine kitapları koy, ücretsiz  olarak çocuklar gelsin, kitapları buralardan alsın. Bu nasıl olacaktı? Bak şimdi  oldu. Hastanelerde artık vatandaş ilaçlarını gelip hastaneden, eczanelerden  rahatlıkla alabiliyor mu? Bu hale geldi. Bunlar daha önce var mıydı? Yoktu. Bana  ne olacak, nasıl yansıyacak dendiği zaman işte buradaki şey, bütün istişare  mekanizmaları da devreye girmek suretiyle bu verimliliği biz halka yansıtacağız.  Bir defa bu adımlarla beraber bakın en önemlisi az önce ifade ettim, yüzde 20  olan savunma sanayindeki yerli üretimi yüzde 65'e çıkardığımız zaman siz neyi  büyük ölçüde hallediyorsunuz? Cari açığı. Cari açığı siz büyük oranda  hallettiğinizde bu kazanım nereye gidiyor? Benim vatandaşıma gidiyor. Halkıma  gidiyor. Aynı şekilde bütün bu suistimaller, yolsuzluklar ki biz yola çıkarken üç  şeyi vadetmiştik. Yoksulluk, yasaklar ve bunun yanında da yokluk demiştik. Biz bu  yoksulluğu, yasakları, yokluğu bunların hepsini ortadan büyük oranda kaldırdık ve  kaldırdık ki bir yere doğru da şu anda geliyoruz. Bundan sonraki süreçte de bunu  başarılı şekilde sürdüreceğiz."

"BUNU HEP BİRLİKTE BAŞARACAĞIZ"

Yeni sistemde bakanlıkların birleşmesi sonucu belli imkanların da elde  edileceğine işaret eden Erdoğan, "Bu yeni yapı, milletin hayal ettiği projeleri  hayata geçirmek için bizlere çok ciddi bir zaman tasarrufu sağlayacak. Bu durum  bir yandan daha çok proje üretmemize ve hayata geçirmemize imkan sağlayacak.  Diğer yandan da küresel rekabette ülkemizin hak ettiği konuma ulaşmasının önünü  açacak. Artık durmak bizim için yok. Koşacağız, üreteceğiz ve bunu hep birlikte  başaracağız." ifadelerini kullandı.

Erdoğan, yeni modelle yatırımların ve yatırımcıların önünü daha da  açacaklarını, Türkiye'yi yatırımcı dostu ülke haline getireceklerini dile  getirerek, yatırımlarla birlikte ülkenin daha fazla büyüyerek milli gelir ve  istihdamın daha da artacağını kaydetti.

Milli gelir artınca istihdamın da artacağını anlatan Erdoğan, "Türkiye  ilk çeyrekte 7,4 büyüme yakaladı. Bu büyümenin en büyük imkanı nereye istihdama.  Bu böyle devam ettikçe bizim istihdam daha da artacak. Nitekim ilk defa  istihdamda çok iyi bir noktaya geldik 10,1. " ifadelerini kullandı.

Erdoğan, yeni sistemin ülkeyi bürokrasiden nasıl kurtaracağı ve bu  konuda yaşadığı sıkıntıların sorulması üzerine şunları kaydetti:

"Bunu söylemekten de biraz edep ediyorum aslında. Çektiğimiz  sıkıntılar oldu. Herhangi bir atamayla ilgili adım atıyorsunuz icabında  Cumhurbaşkanı önünüzü kesiyor. Halka hesabı veren siz olduğunuz halde diyor ki  'Hayır.' Bunları yaşadık, aşağıda bürokratlarına bir talimat veriyorsun, bürokrat  kendine göre bir oyalama politikası güdüyor. Başbakan olsanız da bunu yapıyor,  cumhurbaşkanı olsanız da bunu yapıyor. Bunun birçok örneği var. Başkanlık sistemi  işte bunu ortadan kaldırıyor. Başkanlık sistemiyle adımı attığımız andan itibaren  birçok olaylar var ki yoluna girecek bunu şimdi açıklamam doğru değil çünkü  açıkladığım taktirde başka sıkıntılar meydana gelebilir. Fakat şunun bilinmesini  istiyorum bu ülkede halka hesabı veren bürokrat değildir. Halka hesabı veren  siyasetçidir. Siyasetçi halka hesabı verdiğine göre sen siyasetçiyi nasıl  oyalarsın, nasıl önünü kesersin."

KURUL VE OFİSLER

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun yerine kurullar ve ofislerin geçeceğini  dile getirerek, şöyle devam etti:

"Mesela Yerel Yönetimler Politika Kurulu bunlardan bir tanesi.  Boğaziçi İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, İmar Yüksek Koordinasyon Kurulu, Yüksek  Çevre Kurulu... Bunlar ciddi manada sıkıntılar yaşattılar. Şimdi bu sıkıntıları  bunlar yaşatamayacaklar. Niye? Başkan bir talimat verdiyse bu iş bitmiştir.  Burada hepsini toplam olarak aldığımız zaman 65 kurul ortada görünüyor ve bu 65  adet kurul, komisyon, komite, konsey gibi yapılar kaldırılıyor ve 9 adet kurulun  çatısı altında bunlar toplanıyor."

Kurulların politika önerileri geliştirdiğini, bunların hayata  geçirilme sürecinin izlendiğini, talep, ihtiyaç ve etki analizi yapılarak  politika yapım sürecinde paydaşların artırıldığını ifade eden Erdoğan, "Daha da  önemlisi bir ortak akıl, Cumhurbaşkanına bağlı olarak çalışıyor." dedi.

Erdoğan, kurullar eliyle icrai faaliyetlerin izlenip ilerleme raporu  hazırlanacağını, STK'ların, akademi ve sektör temsilcilerinin politika yapım  sürecine dahil edileceğini anlattı.

Ofisler başlığına da değinen Erdoğan, bu çalışmayı yaparken başkanlık  sistemini şu anda yürüten Amerika, Rusya gibi ülkeleri ciddi manada  incelediklerini dile getirdi. Erdoğan, "Bu incelemenin neticesinde bir de bizim  tarihimiz var. Cumhurbaşkanlığında gördüğünüz yıldızlar, bunlar 16 devleti işaret  ediyor. Biz oralardan buraya geldik. Bunların hepsi adeta bir başkanlık sistemi  uygulamasıdır. Selçuklu'dan al bugüne kadar, dolayısıyla oralardan da bizim bir  birikimimiz var." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu konuda çok ciddi bir perspektifle  yürütülecek bir çalışma olduğuna değinerek, 24 Haziran'da milletin kendilerine  "devam" demesi durumunda bu yeni yönetim sistemiyle hizmet etmeye  başlayacaklarını aktardı.

Cumhurbaşkanı yardımcısı sayısının sorulması üzerine de Erdoğan, "Şu  anda bu sayıyı vermek biraz da parlamentodaki yapıya bağlı olacak. Zira  parlamentoda oluşum ne durumda olacak. Oralardan görevlendirmeler tabii ki  onların milletvekilliğini de düşürecektir. Fakat bunu bir yapabilirsiniz, iki,  üç, dört yapabilirsiniz. Buna mani bir hal yok ama parlamentodaki sayı, bizim de  tabii başkan yardımcılıkları noktasındaki kararımızı etkileyecektir. Bütün  mesele, en ideal şekilde böyle bir yapıyı ortaya koymak ve bu ideal yapıyla da  inşallah ülkemizi yönetmek." diye konuştu.

Kızlarına yazdığı mektubun dinletildiği Erdoğan, sözlerini, "Benim  anlatacaklarım bitmedi aslında. Ben çok teşekkür ediyorum. Ekranları başında bizi  izleyen tüm milletime kalbi şükranlarımı özellikle ifade etmek istiyorum.  Temennim odur ki 24 Haziran inşallah ülkemiz, milletimiz için hayırlara vesile  olur ve yeni bir diriliş, uyanış hamlesini milletimle birlikte gerçekleştirmeye  devam ederiz." diyerek tamamladı.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.