Bozkırın Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler

09.12.2021 - 10:21, Güncelleme: 09.12.2021 - 10:21
 

Bozkırın Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler

Bozkırın Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler

Muhammed Aslan ile Tarih Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Sayın Doç. Dr. Murat Öztürk ile “Bozkırların Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler” başlıklı söyleşimizi gerçekleştirdik. Söyleşimizden satır başları… İskit tarihi ile bilgi vermeden önce İskitlerle ilgili bilgileri günümüze taşıyan kaynaklara değinmek gerekir. İlk olarak MÖ IX-VIII. Yüzyıllarda Karadeniz’in kuzeyinde görülen İskitlerle ilgili yazılı kaynaklar komşularına aittir. İskitler gerek sosyo-kültürel yaşantıları gerekse tarihsel kökenleri itibariyle Hunlar’a benzemekte olup onlar gibi komşuları tarafından gelecek nesillere anlatılmıştır. İskit Tarihi’nin yazılı kaynaklarının başında Grek kaynakları gelmektedir. Grek kaynaklarının da en önemlisi meşhur tarihçi Herodot’un “Historia/Tarih” adlı eseridir. Hayatı hakkında pek de detaylı bilgiye sahip olamadığımız Herodot, MÖ V. yüzyılda yaşamıştır. Uzun seyahatleri neticesinde gezip gördüğü bölgelerdeki halkları ve devletleri eserinde ele almıştır ancak eseri daha yaşadığı dönemde bile eleştiriler almıştır. Bu eleştirilerin en önemli sebebi Herodot’un gördüklerinin yanında duyduklarını da yazmasıdır. Bu nedenle başkalarından bilgi çalmakla suçlanmıştır. Bunu bir tarafa bırakacak olursak Heredot, yaşadığı dönemde İskitleri görme fırsatını bulmuştur. Hâlbuki İskitler kendisinden dört yüzyıl önce ve kendisinden sonra da yaklaşık altı yüz yıl bölgede var olmuşlardır. Dolayısıyla Herodot’un aktardıkları kendi yaşadığı dönemle sınırlıdır. Bu nedenle İskitlerin özellikle siyasi tarihleri ilgili bilgilerimiz sığ kalmaktadır. Nitekim Herodot’un eserinde İskitlerin siyasi tarihinden ziyade İskitlerin kültürü ile ilgili bilgiler içermektedir. Elbette İskit Tarihi ile ilgili tek yazılı kaynak Herodot’un eseri değildir. Bu eserin dışında da çeşitli Grek kaynakları mevcuttur. Burada detaylarına girmeyeceğimiz bu kaynaklar ya çok sınırlı bilgiler içermektedir ya da Herodot’u temel almışlardır. İskitler, Greklerin haricinde başka millet ve devletlerle de temas kurmuşlardır. Asurlular, Persler ve Araplar bu noktada belli başlı millet ve devletler arasında sayılabilir. İskitler, Asur çivi yazılı tabletlerinde, Pers ve Arap kaynaklarında da zikredilmiştir. Ancak tüm bu yazılı kaynaklar bizlere İskitlerin siyasi tarihini eksiksiz bir biçimde sunamamaktadır. Her kaynak kendi tarihlerini ilgilendirdiği ölçüde İskitlerden bahsetmiştir. Bu nedenle İskitlerin siyasi tarihinde pek çok bilinmez mevcuttur. Bilgi sahibi olduğumuz hadiseler İskit Tarihi’nin belli başlı siyasi gelişmeleridir. Yazılı kaynakların aksine İskitler, geride göz kamaştırıcı bir arkeolojik hazine bırakmışlardır. Arkeolojik verilerin zenginliği, İskitlerin kökeninin, kültür tarihinin ve dünya tarihinde bıraktıkları izlerin anlaşılmasını sağlamıştır. İskitlerin geride bu kadar geniş bir arkeolojik zenginlik bırakmaları en başta aynı bölgede çok uzun yıllar hâkimiyet sağlayabilmiş olmalarıyla ilgilidir. Bu verilerin gün yüzüne çıkması ise özellikle Rus Arkeolojisi’nin köklü geçmişi sayesindedir demek mümkündür. Çat I. Petro (D. 1672-Ö. 1725), Rus Arkeolojisi’nin temellerini atan ilk kişidir. Ülkenin çeşitli bölgelerinde şaheser niteliğinde altın eserlerin defineciler tarafından bulunup satıldığını öğrenen Petro, hemen kazıların devlet eliyle ve uzman kişiler tarafından yapılmasını emreder. Tabii ki uzmanlar bir günde yetişmeyecektir fakat hızlı bir şekilde ülkede arkeolojik çalışmalar başlar. Günümüzden yaklaşık üç yüz yıl önce temelleri atılan Rus Arkeolojisi bugün dünyada bir ekoldür ve İskitlerle beraber onlarca farklı devlete ait buluntunun gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Rusların arkeolojik çalışmaları XX. yüzyılda büyük ivme kazanmıştır. Günümüzde de çalışmalar hızla devam etmektedir. Yazılı kaynakların sınırlı olması sebebiyle İskit Tarihi’nin siyasi gelişmelerinin tamamını bilemediğimizi belirtmiştik. Ancak kaynaklarda yer alan bazı önemli gelişmelerden bahsetmekte yarar vardır. İskitler Karadeniz’in kuzeyine geldiklerinde bölgede Kimmerler vardı ve Kimmerleri yenerek bölgenin hâkimi oldular. Bu bölgede zamanla yayılarak farklı dönemlerde Pontik Bozkırı, İskitya, Deşt-i Kıpçak gibi farklı adlarla anılan verimli bozkırlara hâkim olmuşlardır. Esasen Kimmerler dışında bölgede İskitlerin önünde durabilecek bir güç yoktu; dolayısıyla İskitlerin Kimmerleri yenmelerinin ardından hâkimiyet sahalarını genişletmeleri zor olmamıştır. Bundan sonra İskitlerin en yoğun ilişkileri komşuları Greklerle olmuştur. Ancak bu ilişkiler barış içerisindeydi ve ticaret temelliydi. Her iki devlet de ihtiyaçları olan malları birbirlerinden temi edebiliyorlardı. İskitler önce Greklere hayvan ve hayvansal ürünler satarken, ilerleyen yıllarda tahıl, çeşitli madenlerden üretilmiş savaş araç gereçleri ve süs eşyaları da ihraç edebilir duruma gelmişlerdir. İskitler sattıkları mallar karşılığında şarap ve süs eşyaları alıyorlardı. İskitler hâkimiyetlerinin ilk yıllarında büyük ölçüde hayvancılığa dayalı konargöçer bir sosyo-ekonomik sisteme sahipken, bu sistem zamanla tarım da yapabilen ve bir kısmı tamamen yerleşik hayata geçmiş bir yapıya dönüşmüştür. Bu gelişimde elbette verimli coğrafyanın ve İskitlerin yeniliğe açık yapısının tesiri büyüktür. Kısaca İskit-Grek ticaretiyle ilgili bir hususu daha belirtmekte fayda var ki o da bu ticarette İskitlerinin elinin daha güçlü olduğu gerçeğidir. Zira bu ticarette İskitler Greklere temel ihtiyaç maddeleri satarken karşılığında lüks tüketime yönelik ürünler almışlardır. Bu durum İskitlerin ekonomik açıdan kendi kendilerine yetebildiklerini ve zamanla zenginleştiklerini gösterir. Greklerle dostane ilişkileri olan İskitlerin başka milletlerle de ilişkileri olmuştur fakat bu ilişkiler her zaman dostluk çerçevesinde gelişmemiştir. İskitlerin siyasi tarihlerinde, bilinen en önemli hadiselerden biri Anadolu seferleridir. Hatta bu harekete sefer değil; geçici bir süre Anadolu’da bulunma denilebilir. Zira Gürcistan üzerinden Doğu Anadolu’ya giren İskitler yaklaşık 28 yıl bu bölgede kalmışlardır. Genel görüş İskitlerin Kimmerleri kovalamak maksadıyla Anadolu’ya geldikleri yönündedir fakat akla yatkın bir biçimde, keşif ve yeni yurt arayışı için Anadolu’ya geldiklerini savunan tarihçiler de mevcuttur. İskitler Anadolu’ya girdiklerinde önce Medlerle savaşırlar ve onların hâkimiyetine son verirler. Anadolu’nun önemli medeniyetlerinden Urartuların sonu da İskitlerin eliyle gelmiştir. Doğu Anadolu'ya Urartu ülkesine ulaşan İskitlerle Urartu kralı II. Rusa (MÖ 685-645) akıllıca bir politika izleyerek bir antlaşma yapmıştır. Ancak, İskitlerle Urartuluların dostlukları uzun sürmemiş ve MÖ VII. yüzyılının başlarında İskitler, Urartu yerleşim merkezlerine baskınlar düzenleyerek, bu merkezleri yakıp yıkmışlardır. Urartular, İskitlerle zaman zaman anlaşmalarına rağmen, onların istilalarına karşı koyamayarak zayıflamış ve İskit akınlarının sonrasında, yaklaşık olarak MÖ 585 yıllarında tarih sahnesinden çekilmişlerdir. İskitler yalnız Anadolu'da kalmayarak daha güneye de ilerlemişlerdir. Mısır üzerine yönelerek Suriye'ye girdikleri sırada Mısır kralı Psammatikos karşılarına çıkmış, armağanlar vermiş ve daha ileri yürümekten onları alıkoymuştur. Bu hadise İskitlerin, Mısır Firavunu’nu vergiye bağlamaları şeklinde tarihe geçmiştir. İskitler Ön Asya’ya yayılmaları esnasında Filistin'e kadar ilerlemelerine rağmen, onların asıl izleri Anadolu'nun doğu kesiminde bulunmaktadır. Artık yazılı kaynakların yanında kazılarda çıkarılmış olan arkeolojik malzemelerde bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Günümüzde de zaman zaman Doğu Anadolu’da İskit buluntuları gün yüzüne çıkmaktadır. İskitlerin Anadolu’da temas kurdukları bir diğer devlet Asurlulardır. İskitler Asurlular ile önce savaşmış ardından ittifak kurmuşlardır. Kral Asarhaddon zamanında Asur devletinin kuzey ve kuzeydoğu sınırları Kimmer ve İskitlerin istilasına uğramıştır. Asarhaddon İskit kralı Bartatua ile anlaşarak, kızını ona vermiştir. Asur ve İskit dostluğu sonucunda Asur kralı Asarhaddon, Kimmer kralı Teuşpa'yı ve müttefiki olan Hilakku devletini mağlup etmiştir. Bu gelişmeler Asur tabletlerinde anlatılmaktadır. İskit Tarihi’nin bir diğer önemli olayı güçlü Pers Kralı Darius’un mağlup edilmesidir. Kaynakların aktardığı bilgilere Makedonya üzerine sefer planlayan Darius, Karadeniz’in kuzeyinden Makedonya’ya ulaşmayı hedeflemiştir. Bir diğer görüş ise Darius’un hedefinin Makedonya değil; İskitler olduğu yönündedir. İskitlerin doğu kolu olan Sakaları mağlup eden Darius, bu kez kendisinin Hazar Denizi’ni kastederek Deniz Ötesi Sakalar dediği İskitleri de mağlup etmek istemiştir. Doğudan İskit ülkesine giren Darius’a karşı İskitler geri çekilerek Darius’un ordusunu yormuştur. Ardından yaptıkları saldırı ile de Darius’u net bir biçimde yenmişlerdir. Bazı kaynaklarda iki ordu arasında çatışma olmadığı aktarılsa da özelikle Grek kaynakları İskitlerin Darius’u yendiğini aktarır. MÖ IV. yüzyıla geldiğimizde güçlü Makedonya İmparatorluğu arka arkaya İskitlere saldırır. Önce II. Philip, ardından Büyük İskender tarafından saldırıya uğrayan İskitler bu savaşlarla yıpranır. Bundan birkaç yüzyıl sonra başlayan Sarmat akınları İskitleri zayıflatmış ve MÖ I. yüzyılda İskit hâkimiyeti tamamen sona ermiştir. Ancak İskit adı uzun yıllar yaşamıştır. Özellikle arkeolojik veriler sayesinde bir devletten ziyade büyük bir medeniyet oldukları açıkça gözlemlenen İskitler, bugün pek çok millet tarafından sahiplenilmektedir. Bu devirlerde yazılı kaynakların yetersiz olduğunu belirttik. Ancak Herodot İskitleri anlatırken, onların dillerinin İran dili olduğunu ileri sürer. Bu noktada elimizde başka veri yoktur. İskitlerin hâkim oldukları coğrafya bugün Rus toprağıdır. Haliyle onlar da İskitleri ataları olarak görürler. Ancak bu görüş kaynaklarla desteklenememektedir. Dolayısıyla bir geçerliliği yoktur. Ancak bu verilerin yanında gerek yazılı kaynaklarda gerekse arkeoloji temelli çalışmalarda elimizde İskit kültürünü anlayabilecek veri mevcuttur. Bugünden bakarak günümüzden binlerce yıl önce var olmuş bir topluluğun kökeni belirlemek çok zordur. Bir noktadan bakarak yapılan değerlendirmeler de araştırmacıları doğru sonuca götüremez. Dil konusu ile ilgili yapılan yorumlara bu noktadan bakmak gerektiğini düşünüyorum. Herodot’un İskit dili üzerine yaptığı yorumdan hareketle İskitlerin kökenini tespit etmek tarih metodolojisine uymamasının yanında aceleciliktir. Yazılı kaynaklarda İskitlerin siyasi tarihi ile ilgili sınırlı bilgiler olduğunu aktardık. Ancak özellikle Grek kaynaklarında İskit kültürü ile ilgili önemli bilgiler vardır. Bu bilgilerin önemli bir bölümü arkeolojik verilerin sunduğu bilgileri ile de örtüşmektedir. Dolayısıyla yazılı ve arkeolojik kaynakların birbirlerini destekleyerek ortaya koyduğu sonuçlara göre konuşmak daha doğru olacaktır. Bu noktada İskit kültürünün tespiti ve diğer milletlerle karşılaştırmasını yapmak mümkün hale gelecektir. Evvela İskitler savaşlarda süvari birlikleri kullanımında uzmanlaşan ilk halklardan biridir. At, koyun ve sığır sürüleri yetiştirmiş, çadırlarda yaşamış ve at üzerinde ok ve yay ile savaşmışlardır. İlerleyen yıllarda bir kısmı yerleşik yaşama geçen İskitler tarımla da uğraşmışlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki bozkır kültürü mensupları tarım da yapmışlardır. Ancak kısıtlıdır. İskitlerin İç Asya bozkırlarının sakinlerine nispetle daha yoğu tarım yapmaları bu bölgede coğrafyanın daha cömert olmasıyla açıklanabilir. İskitlerin inanç sistemleri, günlük yaşantıları, ekonomik faaliyetlerdeki yöntemleri ilk Türk devletlerinden birini kuran Hunlar ile tamamen aynıdır. Tüm bunların yanında hayvan üslubu dediğimiz ve Türklere has olan sanat da yine aynen Hunlarda ve sonraki İç Asya Türk devletlerinde görüldüğü gibi İskitlerde de açık bir biçimde gözlemlenmektedir. Bu konuda detaylı bilgi için merhum Nejat Diyarbekirli hocanın Eski Türklerde Kültür Sanat adlı makalesi okunabilir. Elimizde olan bu kadar veri ile ulaşılan sonuçlarla, bir noktadan hareket ederek subjektif sonuçlara ulaşmayı hedefleyen görüşlerin arasındaki fark açıktır. Bugün farklı milletlerden tarihçiler de İskitlerin Türk olduğunu kabul etmektedirler.  
Bozkırın Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler

Muhammed Aslan ile Tarih Söyleşileri’nin bu haftaki konuğu İnönü Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Sayın Doç. Dr. Murat Öztürk ile “Bozkırların Gizemli Topluluğu: İskitler Üzerine Değerlendirmeler” başlıklı söyleşimizi gerçekleştirdik. Söyleşimizden satır başları…

İskit tarihi ile bilgi vermeden önce İskitlerle ilgili bilgileri günümüze taşıyan kaynaklara değinmek gerekir. İlk olarak MÖ IX-VIII. Yüzyıllarda Karadeniz’in kuzeyinde görülen İskitlerle ilgili yazılı kaynaklar komşularına aittir. İskitler gerek sosyo-kültürel yaşantıları gerekse tarihsel kökenleri itibariyle Hunlar’a benzemekte olup onlar gibi komşuları tarafından gelecek nesillere anlatılmıştır. İskit Tarihi’nin yazılı kaynaklarının başında Grek kaynakları gelmektedir.

Grek kaynaklarının da en önemlisi meşhur tarihçi Herodot’un “Historia/Tarih” adlı eseridir. Hayatı hakkında pek de detaylı bilgiye sahip olamadığımız Herodot, MÖ V. yüzyılda yaşamıştır. Uzun seyahatleri neticesinde gezip gördüğü bölgelerdeki halkları ve devletleri eserinde ele almıştır ancak eseri daha yaşadığı dönemde bile eleştiriler almıştır. Bu eleştirilerin en önemli sebebi Herodot’un gördüklerinin yanında duyduklarını da yazmasıdır. Bu nedenle başkalarından bilgi çalmakla suçlanmıştır. Bunu bir tarafa bırakacak olursak Heredot, yaşadığı dönemde İskitleri görme fırsatını bulmuştur. Hâlbuki İskitler kendisinden dört yüzyıl önce ve kendisinden sonra da yaklaşık altı yüz yıl bölgede var olmuşlardır. Dolayısıyla Herodot’un aktardıkları kendi yaşadığı dönemle sınırlıdır. Bu nedenle İskitlerin özellikle siyasi tarihleri ilgili bilgilerimiz sığ kalmaktadır. Nitekim Herodot’un eserinde İskitlerin siyasi tarihinden ziyade İskitlerin kültürü ile ilgili bilgiler içermektedir. Elbette İskit Tarihi ile ilgili tek yazılı kaynak Herodot’un eseri değildir. Bu eserin dışında da çeşitli Grek kaynakları mevcuttur. Burada detaylarına girmeyeceğimiz bu kaynaklar ya çok sınırlı bilgiler içermektedir ya da Herodot’u temel almışlardır.

İskitler, Greklerin haricinde başka millet ve devletlerle de temas kurmuşlardır. Asurlular, Persler ve Araplar bu noktada belli başlı millet ve devletler arasında sayılabilir. İskitler, Asur çivi yazılı tabletlerinde, Pers ve Arap kaynaklarında da zikredilmiştir. Ancak tüm bu yazılı kaynaklar bizlere İskitlerin siyasi tarihini eksiksiz bir biçimde sunamamaktadır. Her kaynak kendi tarihlerini ilgilendirdiği ölçüde İskitlerden bahsetmiştir. Bu nedenle İskitlerin siyasi tarihinde pek çok bilinmez mevcuttur. Bilgi sahibi olduğumuz hadiseler İskit Tarihi’nin belli başlı siyasi gelişmeleridir.

Yazılı kaynakların aksine İskitler, geride göz kamaştırıcı bir arkeolojik hazine bırakmışlardır. Arkeolojik verilerin zenginliği, İskitlerin kökeninin, kültür tarihinin ve dünya tarihinde bıraktıkları izlerin anlaşılmasını sağlamıştır. İskitlerin geride bu kadar geniş bir arkeolojik zenginlik bırakmaları en başta aynı bölgede çok uzun yıllar hâkimiyet sağlayabilmiş olmalarıyla ilgilidir. Bu verilerin gün yüzüne çıkması ise özellikle Rus Arkeolojisi’nin köklü geçmişi sayesindedir demek mümkündür. Çat I. Petro (D. 1672-Ö. 1725), Rus Arkeolojisi’nin temellerini atan ilk kişidir. Ülkenin çeşitli bölgelerinde şaheser niteliğinde altın eserlerin defineciler tarafından bulunup satıldığını öğrenen Petro, hemen kazıların devlet eliyle ve uzman kişiler tarafından yapılmasını emreder. Tabii ki uzmanlar bir günde yetişmeyecektir fakat hızlı bir şekilde ülkede arkeolojik çalışmalar başlar. Günümüzden yaklaşık üç yüz yıl önce temelleri atılan Rus Arkeolojisi bugün dünyada bir ekoldür ve İskitlerle beraber onlarca farklı devlete ait buluntunun gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır. Rusların arkeolojik çalışmaları XX. yüzyılda büyük ivme kazanmıştır. Günümüzde de çalışmalar hızla devam etmektedir.

Yazılı kaynakların sınırlı olması sebebiyle İskit Tarihi’nin siyasi gelişmelerinin tamamını bilemediğimizi belirtmiştik. Ancak kaynaklarda yer alan bazı önemli gelişmelerden bahsetmekte yarar vardır. İskitler Karadeniz’in kuzeyine geldiklerinde bölgede Kimmerler vardı ve Kimmerleri yenerek bölgenin hâkimi oldular. Bu bölgede zamanla yayılarak farklı dönemlerde Pontik Bozkırı, İskitya, Deşt-i Kıpçak gibi farklı adlarla anılan verimli bozkırlara hâkim olmuşlardır. Esasen Kimmerler dışında bölgede İskitlerin önünde durabilecek bir güç yoktu; dolayısıyla İskitlerin Kimmerleri yenmelerinin ardından hâkimiyet sahalarını genişletmeleri zor olmamıştır. Bundan sonra İskitlerin en yoğun ilişkileri komşuları Greklerle olmuştur. Ancak bu ilişkiler barış içerisindeydi ve ticaret temelliydi. Her iki devlet de ihtiyaçları olan malları birbirlerinden temi edebiliyorlardı. İskitler önce Greklere hayvan ve hayvansal ürünler satarken, ilerleyen yıllarda tahıl, çeşitli madenlerden üretilmiş savaş araç gereçleri ve süs eşyaları da ihraç edebilir duruma gelmişlerdir. İskitler sattıkları mallar karşılığında şarap ve süs eşyaları alıyorlardı. İskitler hâkimiyetlerinin ilk yıllarında büyük ölçüde hayvancılığa dayalı konargöçer bir sosyo-ekonomik sisteme sahipken, bu sistem zamanla tarım da yapabilen ve bir kısmı tamamen yerleşik hayata geçmiş bir yapıya dönüşmüştür. Bu gelişimde elbette verimli coğrafyanın ve İskitlerin yeniliğe açık yapısının tesiri büyüktür. Kısaca İskit-Grek ticaretiyle ilgili bir hususu daha belirtmekte fayda var ki o da bu ticarette İskitlerinin elinin daha güçlü olduğu gerçeğidir. Zira bu ticarette İskitler Greklere temel ihtiyaç maddeleri satarken karşılığında lüks tüketime yönelik ürünler almışlardır. Bu durum İskitlerin ekonomik açıdan kendi kendilerine yetebildiklerini ve zamanla zenginleştiklerini gösterir.

Greklerle dostane ilişkileri olan İskitlerin başka milletlerle de ilişkileri olmuştur fakat bu ilişkiler her zaman dostluk çerçevesinde gelişmemiştir. İskitlerin siyasi tarihlerinde, bilinen en önemli hadiselerden biri Anadolu seferleridir. Hatta bu harekete sefer değil; geçici bir süre Anadolu’da bulunma denilebilir. Zira Gürcistan üzerinden Doğu Anadolu’ya giren İskitler yaklaşık 28 yıl bu bölgede kalmışlardır. Genel görüş İskitlerin Kimmerleri kovalamak maksadıyla Anadolu’ya geldikleri yönündedir fakat akla yatkın bir biçimde, keşif ve yeni yurt arayışı için Anadolu’ya geldiklerini savunan tarihçiler de mevcuttur. İskitler Anadolu’ya girdiklerinde önce Medlerle savaşırlar ve onların hâkimiyetine son verirler. Anadolu’nun önemli medeniyetlerinden Urartuların sonu da İskitlerin eliyle gelmiştir. Doğu Anadolu'ya Urartu ülkesine ulaşan İskitlerle Urartu kralı II. Rusa (MÖ 685-645) akıllıca bir politika izleyerek bir antlaşma yapmıştır.

Ancak, İskitlerle Urartuluların dostlukları uzun sürmemiş ve MÖ VII. yüzyılının başlarında İskitler, Urartu yerleşim merkezlerine baskınlar düzenleyerek, bu merkezleri yakıp yıkmışlardır. Urartular, İskitlerle zaman zaman anlaşmalarına rağmen, onların istilalarına karşı koyamayarak zayıflamış ve İskit akınlarının sonrasında, yaklaşık olarak MÖ 585 yıllarında tarih sahnesinden çekilmişlerdir.

İskitler yalnız Anadolu'da kalmayarak daha güneye de ilerlemişlerdir. Mısır üzerine yönelerek Suriye'ye girdikleri sırada Mısır kralı Psammatikos karşılarına çıkmış, armağanlar vermiş ve daha ileri yürümekten onları alıkoymuştur. Bu hadise İskitlerin, Mısır Firavunu’nu vergiye bağlamaları şeklinde tarihe geçmiştir. İskitler Ön Asya’ya yayılmaları esnasında Filistin'e kadar ilerlemelerine rağmen, onların asıl izleri Anadolu'nun doğu kesiminde bulunmaktadır. Artık yazılı kaynakların yanında kazılarda çıkarılmış olan arkeolojik malzemelerde bu görüşü kuvvetlendirmektedir. Günümüzde de zaman zaman Doğu Anadolu’da İskit buluntuları gün yüzüne çıkmaktadır.

İskitlerin Anadolu’da temas kurdukları bir diğer devlet Asurlulardır. İskitler Asurlular ile önce savaşmış ardından ittifak kurmuşlardır. Kral Asarhaddon zamanında Asur devletinin kuzey ve kuzeydoğu sınırları Kimmer ve İskitlerin istilasına uğramıştır. Asarhaddon İskit kralı Bartatua ile anlaşarak, kızını ona vermiştir. Asur ve İskit dostluğu sonucunda Asur kralı Asarhaddon, Kimmer kralı Teuşpa'yı ve müttefiki olan Hilakku devletini mağlup etmiştir. Bu gelişmeler Asur tabletlerinde anlatılmaktadır.

İskit Tarihi’nin bir diğer önemli olayı güçlü Pers Kralı Darius’un mağlup edilmesidir. Kaynakların aktardığı bilgilere Makedonya üzerine sefer planlayan Darius, Karadeniz’in kuzeyinden Makedonya’ya ulaşmayı hedeflemiştir. Bir diğer görüş ise Darius’un hedefinin Makedonya değil; İskitler olduğu yönündedir. İskitlerin doğu kolu olan Sakaları mağlup eden Darius, bu kez kendisinin Hazar Denizi’ni kastederek Deniz Ötesi Sakalar dediği İskitleri de mağlup etmek istemiştir. Doğudan İskit ülkesine giren Darius’a karşı İskitler geri çekilerek Darius’un ordusunu yormuştur. Ardından yaptıkları saldırı ile de Darius’u net bir biçimde yenmişlerdir. Bazı kaynaklarda iki ordu arasında çatışma olmadığı aktarılsa da özelikle Grek kaynakları İskitlerin Darius’u yendiğini aktarır.

MÖ IV. yüzyıla geldiğimizde güçlü Makedonya İmparatorluğu arka arkaya İskitlere saldırır. Önce II. Philip, ardından Büyük İskender tarafından saldırıya uğrayan İskitler bu savaşlarla yıpranır. Bundan birkaç yüzyıl sonra başlayan Sarmat akınları İskitleri zayıflatmış ve MÖ I. yüzyılda İskit hâkimiyeti tamamen sona ermiştir. Ancak İskit adı uzun yıllar yaşamıştır.

Özellikle arkeolojik veriler sayesinde bir devletten ziyade büyük bir medeniyet oldukları açıkça gözlemlenen İskitler, bugün pek çok millet tarafından sahiplenilmektedir. Bu devirlerde yazılı kaynakların yetersiz olduğunu belirttik. Ancak Herodot İskitleri anlatırken, onların dillerinin İran dili olduğunu ileri sürer. Bu noktada elimizde başka veri yoktur. İskitlerin hâkim oldukları coğrafya bugün Rus toprağıdır. Haliyle onlar da İskitleri ataları olarak görürler. Ancak bu görüş kaynaklarla desteklenememektedir. Dolayısıyla bir geçerliliği yoktur.

Ancak bu verilerin yanında gerek yazılı kaynaklarda gerekse arkeoloji temelli çalışmalarda elimizde İskit kültürünü anlayabilecek veri mevcuttur. Bugünden bakarak günümüzden binlerce yıl önce var olmuş bir topluluğun kökeni belirlemek çok zordur. Bir noktadan bakarak yapılan değerlendirmeler de araştırmacıları doğru sonuca götüremez. Dil konusu ile ilgili yapılan yorumlara bu noktadan bakmak gerektiğini düşünüyorum. Herodot’un İskit dili üzerine yaptığı yorumdan hareketle İskitlerin kökenini tespit etmek tarih metodolojisine uymamasının yanında aceleciliktir. Yazılı kaynaklarda İskitlerin siyasi tarihi ile ilgili sınırlı bilgiler olduğunu aktardık. Ancak özellikle Grek kaynaklarında İskit kültürü ile ilgili önemli bilgiler vardır. Bu bilgilerin önemli bir bölümü arkeolojik verilerin sunduğu bilgileri ile de örtüşmektedir. Dolayısıyla yazılı ve arkeolojik kaynakların birbirlerini destekleyerek ortaya koyduğu sonuçlara göre konuşmak daha doğru olacaktır. Bu noktada İskit kültürünün tespiti ve diğer milletlerle karşılaştırmasını yapmak mümkün hale gelecektir. Evvela İskitler savaşlarda süvari birlikleri kullanımında uzmanlaşan ilk halklardan biridir. At, koyun ve sığır sürüleri yetiştirmiş, çadırlarda yaşamış ve at üzerinde ok ve yay ile savaşmışlardır. İlerleyen yıllarda bir kısmı yerleşik yaşama geçen İskitler tarımla da uğraşmışlardır. Şunu da belirtmek gerekir ki bozkır kültürü mensupları tarım da yapmışlardır. Ancak kısıtlıdır. İskitlerin İç Asya bozkırlarının sakinlerine nispetle daha yoğu tarım yapmaları bu bölgede coğrafyanın daha cömert olmasıyla açıklanabilir.

İskitlerin inanç sistemleri, günlük yaşantıları, ekonomik faaliyetlerdeki yöntemleri ilk Türk devletlerinden birini kuran Hunlar ile tamamen aynıdır. Tüm bunların yanında hayvan üslubu dediğimiz ve Türklere has olan sanat da yine aynen Hunlarda ve sonraki İç Asya Türk devletlerinde görüldüğü gibi İskitlerde de açık bir biçimde gözlemlenmektedir. Bu konuda detaylı bilgi için merhum Nejat Diyarbekirli hocanın Eski Türklerde Kültür Sanat adlı makalesi okunabilir. Elimizde olan bu kadar veri ile ulaşılan sonuçlarla, bir noktadan hareket ederek subjektif sonuçlara ulaşmayı hedefleyen görüşlerin arasındaki fark açıktır. Bugün farklı milletlerden tarihçiler de İskitlerin Türk olduğunu kabul etmektedirler.

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.