“Marmara Denizi ölürse çok ciddi sıkıntı”

Gündem 04.06.2021 - 14:58, Güncelleme: 04.06.2021 - 14:58
 

“Marmara Denizi ölürse çok ciddi sıkıntı”

Kocaeli sahillerini de ciddi şekilde saran müsilaj ile ilgili açıklamada bulunan Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Denizin mesaj verdiğini ve şu aşamada kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu söyleyerek, “Hızlıca eyleme geçilmeli. Marmara Denizi ölürse Türkiye’de çok ciddi sıkıntı” dedi.

Marmara Denizi'nde deniz salyası olarak bilinen müsilajın artmasının asıl nedeninin denize boşaltılan atık sular olduğunu söyleyen Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, “Azot ve fosfor kirlilik yükleri Marmara'ya ve denize deşarj edilen atık sularda yaklaşık 9 - 10 kat azaltılmalı. Eğer bu azaltılma yapılırsa Marmara Denizi bağırmaktan kurtulur, sevince doğru gider” dedi. İstanbul bölgesinde bütün atık suların ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulması gerektiğini belirten Öztürk, “Haliç'i temizledik ama Marmara'yı temizleyemezsiniz. Marmara’yı temizlemek istiyorsanız kirletici kaynakları önlemeniz lazım” dedi. Öztürk, Marmara Denizi’ndeki kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu da söyleyerek, çözüm önerilerini anlattı. ANA SEBEBİ EVSEL VE ENDÜSTRİYEL ATIK Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Denizi’nde görülen deniz salyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Deniz salyasının yoğun olarak 2008 yılında da gözüktüğünü ve okyanuslarda da görülen deniz salyasının bir hafta gibi bir süre sonra ortadan kalktığını belirten Öztürk bu seferki salyanın 4 aydan beri İstanbul’da ciddi şekilde görüldüğünü söyledi. Öztürk, bunun ana sebebinin ise denizin altından denize boşaltılan evsel ve endüstriyel atıklar olduğunu belirterek , “Ana sebebi özellikle Marmara Denizi’ne deşarj edilen evsel ve endüstriyel atık. Sulardaki azot kirliliği çok yüksek değerlerde. Bu aşırı derecede azot, fosforlar, fitoplankton üretiyor. Bu fitoplanktonlarda deniz salyasının çoğalmasını, salgılanmasına neden oluyor. Bu değerlerin yüksek olmasının bir sebebi de sıcaklık. Güneş ışığı gibi etkenlerde bu biyolojik reaksiyonu hızlandırıyor” diye konuştu. DERELERİN ÇOĞU AÇIK KANALİZASYON SİSTEMİ GİBİ Marmara Denizi’nde yoğun olarak görülen deniz salyasının yapılan yoğun deşarjın neden olduğunu belirten Öztürk, “Özellikle derin deniz deşarjı ile Marmara Denizi’nin çevresinde ciddi deşarjlar yapılıyor. Yani fiziksel ve ön arıtma dediğimiz arıtmayla Marmara Denizi'ne atık sular deşarj ediliyor. Ayrıca tarımsal atık sular, yani dereler, akarsular yoluyla gelen hayvancılık ve tarımsal atık sular ve zeytincilik gibi yayılı kaynaklar dediğimiz atık sularla da Marmara Denizi’ne ciddi atık sular gelir. Hatta Marmara Denizi'nin çevresindeki derelerin ve akarsuların çoğu sanki açık kanalizasyon sistemi gibi akıyor. Bunlarda Marmara Denizi’nin kirliliğinin artmasına vesile oluyor” diye konuştu. 10 KATI DEŞARJ Marmara Denizi çevresinde bulunan yüzlerce tesisten denize derin deşarj yöntemiyle atık su bırakıldığını söyleyen Öztürk, kabul edilebilir orandan 10 kat daha fazla atık suyun denize deşarj edildiği belirtti. Öztürk, “Marmara Denizi’nde hassas alan ilan edilen bölgelerde tüm belediyeler bu güne kadar ileri biyolojik arıtma tesislerini kurmaları lazımdı ama çoğu belediye maalesef, çoğu sanayici bunları kurmamıştır. Kurmadıkları için de Marmara Denizi’nin kirlenmesine vesile olmuştur. Evsel, endüstriyel atık sular, yayılı kaynaklardan gelen kirli yükler 10 kat daha ileri derecede arıtılmalı. Demek istiyorum ki azot, fosfor kirlilik yükleri Marmaray’a ve denize deşarj edilen atık sularda yaklaşık 9-10 kat azaltılmalı. Eğer bu azaltılma yapılırsa Marmara Denizi bağırmaktan  kurtulur, sevince doğru gider. Şu anda normali, hassas alanı olmadığı için,  çoğu yerde hassas alan olan yerlerde de yanlış anlaşılmasın 10 kata yakın yüksek değerlerde azot, fosfor ve karbon kirliliği deşarjı söz konusudur” ifadelerini kullandı. HALİÇ’İ TEMİZLEDİK AMA MARMARA'YI TEMİZLEYEMEZSİNİZ Kirlilikle ilgili İstanbul’un yoğun nüfusuna dikkat çeken Öztürk, şunları söyledi: “İstanbul bölgesi tüm Marmara Bölgesi'nin nüfus olarak yüzde 60’ını barındırıyor. İstanbul bölgesinde bir bölge hariç atık suların çoğu fiziksel veya ön arıtma dediğimiz artmayla artırılıyor. İstanbul bölgesinde bütün atık sular ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmalı. Öncelikle bu deşarj noktalarından derin deşarj noktalarına verilmeden önce bu atık sular kesinlikle ileri kademe arıtılmalı. Haliç’i temizledik ama Marmara’yı temizleyemezsiniz. Marmara’yı temizlemek istiyorsanız kirletici kaynakları önlemeniz lazım. Burada İstanbul, Kocaeli, Bursa, Bandırma’da bir fosfat fabrikası başta olmak üzere ve Tekirdağ’da, Ergene Havzası’nda endüstriyel atık sular başta olmak üzere bunlar kesinlikle atık sularını ileri kademe arıtmak zorundalar.” MARMARA DENİZİ ÖLÜRSE TÜRKİYE'DE ÇOK CİDDİ SIKINTI Denizin mesaj verdiğini ve şu aşamada kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu söyleyen Öztürk, hızlıca eyleme geçilmesi gerektiğinin altını çizerek “Marmara Denizi ölürse Türkiye’de çok ciddi sıkıntı. Ekonomik, sosyal problemler olur onun için Marmara’yı kurtaralım. Kirletmeyelim. Şu anda önlenebilir durumda. Diyor ki ‘Benimle ilgili acil eylem planlarınızı uygulamaya koyun. Yani konuşmayı bırakın eyleme geçin’ diyor” şeklinde konuştu.
Kocaeli sahillerini de ciddi şekilde saran müsilaj ile ilgili açıklamada bulunan Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Denizin mesaj verdiğini ve şu aşamada kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu söyleyerek, “Hızlıca eyleme geçilmeli. Marmara Denizi ölürse Türkiye’de çok ciddi sıkıntı” dedi.

Marmara Denizi'nde deniz salyası olarak bilinen müsilajın artmasının asıl nedeninin denize boşaltılan atık sular olduğunu söyleyen Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, “Azot ve fosfor kirlilik yükleri Marmara'ya ve denize deşarj edilen atık sularda yaklaşık 9 - 10 kat azaltılmalı. Eğer bu azaltılma yapılırsa Marmara Denizi bağırmaktan kurtulur, sevince doğru gider” dedi. İstanbul bölgesinde bütün atık suların ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulması gerektiğini belirten Öztürk, “Haliç'i temizledik ama Marmara'yı temizleyemezsiniz. Marmara’yı temizlemek istiyorsanız kirletici kaynakları önlemeniz lazım” dedi. Öztürk, Marmara Denizi’ndeki kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu da söyleyerek, çözüm önerilerini anlattı.

ANA SEBEBİ EVSEL VE ENDÜSTRİYEL ATIK

Çevre Mühendisi Prof. Dr. Mustafa Öztürk, Marmara Denizi’nde görülen deniz salyasına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Deniz salyasının yoğun olarak 2008 yılında da gözüktüğünü ve okyanuslarda da görülen deniz salyasının bir hafta gibi bir süre sonra ortadan kalktığını belirten Öztürk bu seferki salyanın 4 aydan beri İstanbul’da ciddi şekilde görüldüğünü söyledi. Öztürk, bunun ana sebebinin ise denizin altından denize boşaltılan evsel ve endüstriyel atıklar olduğunu belirterek , “Ana sebebi özellikle Marmara Denizi’ne deşarj edilen evsel ve endüstriyel atık. Sulardaki azot kirliliği çok yüksek değerlerde. Bu aşırı derecede azot, fosforlar, fitoplankton üretiyor. Bu fitoplanktonlarda deniz salyasının çoğalmasını, salgılanmasına neden oluyor. Bu değerlerin yüksek olmasının bir sebebi de sıcaklık. Güneş ışığı gibi etkenlerde bu biyolojik reaksiyonu hızlandırıyor” diye konuştu.

DERELERİN ÇOĞU AÇIK KANALİZASYON SİSTEMİ GİBİ

Marmara Denizi’nde yoğun olarak görülen deniz salyasının yapılan yoğun deşarjın neden olduğunu belirten Öztürk, “Özellikle derin deniz deşarjı ile Marmara Denizi’nin çevresinde ciddi deşarjlar yapılıyor. Yani fiziksel ve ön arıtma dediğimiz arıtmayla Marmara Denizi'ne atık sular deşarj ediliyor. Ayrıca tarımsal atık sular, yani dereler, akarsular yoluyla gelen hayvancılık ve tarımsal atık sular ve zeytincilik gibi yayılı kaynaklar dediğimiz atık sularla da Marmara Denizi’ne ciddi atık sular gelir. Hatta Marmara Denizi'nin çevresindeki derelerin ve akarsuların çoğu sanki açık kanalizasyon sistemi gibi akıyor. Bunlarda Marmara Denizi’nin kirliliğinin artmasına vesile oluyor” diye konuştu.

10 KATI DEŞARJ

Marmara Denizi çevresinde bulunan yüzlerce tesisten denize derin deşarj yöntemiyle atık su bırakıldığını söyleyen Öztürk, kabul edilebilir orandan 10 kat daha fazla atık suyun denize deşarj edildiği belirtti. Öztürk, “Marmara Denizi’nde hassas alan ilan edilen bölgelerde tüm belediyeler bu güne kadar ileri biyolojik arıtma tesislerini kurmaları lazımdı ama çoğu belediye maalesef, çoğu sanayici bunları kurmamıştır. Kurmadıkları için de Marmara Denizi’nin kirlenmesine vesile olmuştur. Evsel, endüstriyel atık sular, yayılı kaynaklardan gelen kirli yükler 10 kat daha ileri derecede arıtılmalı. Demek istiyorum ki azot, fosfor kirlilik yükleri Marmaray’a ve denize deşarj edilen atık sularda yaklaşık 9-10 kat azaltılmalı. Eğer bu azaltılma yapılırsa Marmara Denizi bağırmaktan  kurtulur, sevince doğru gider. Şu anda normali, hassas alanı olmadığı için,  çoğu yerde hassas alan olan yerlerde de yanlış anlaşılmasın 10 kata yakın yüksek değerlerde azot, fosfor ve karbon kirliliği deşarjı söz konusudur” ifadelerini kullandı.

HALİÇ’İ TEMİZLEDİK AMA MARMARA'YI TEMİZLEYEMEZSİNİZ

Kirlilikle ilgili İstanbul’un yoğun nüfusuna dikkat çeken Öztürk, şunları söyledi: “İstanbul bölgesi tüm Marmara Bölgesi'nin nüfus olarak yüzde 60’ını barındırıyor. İstanbul bölgesinde bir bölge hariç atık suların çoğu fiziksel veya ön arıtma dediğimiz artmayla artırılıyor. İstanbul bölgesinde bütün atık sular ileri biyolojik arıtmaya tabi tutulmalı. Öncelikle bu deşarj noktalarından derin deşarj noktalarına verilmeden önce bu atık sular kesinlikle ileri kademe arıtılmalı. Haliç’i temizledik ama Marmara’yı temizleyemezsiniz. Marmara’yı temizlemek istiyorsanız kirletici kaynakları önlemeniz lazım. Burada İstanbul, Kocaeli, Bursa, Bandırma’da bir fosfat fabrikası başta olmak üzere ve Tekirdağ’da, Ergene Havzası’nda endüstriyel atık sular başta olmak üzere bunlar kesinlikle atık sularını ileri kademe arıtmak zorundalar.”

MARMARA DENİZİ ÖLÜRSE TÜRKİYE'DE ÇOK CİDDİ SIKINTI

Denizin mesaj verdiğini ve şu aşamada kirliliğin önlenebilir seviyede olduğunu söyleyen Öztürk, hızlıca eyleme geçilmesi gerektiğinin altını çizerek “Marmara Denizi ölürse Türkiye’de çok ciddi sıkıntı. Ekonomik, sosyal problemler olur onun için Marmara’yı kurtaralım. Kirletmeyelim. Şu anda önlenebilir durumda. Diyor ki ‘Benimle ilgili acil eylem planlarınızı uygulamaya koyun. Yani konuşmayı bırakın eyleme geçin’ diyor” şeklinde konuştu.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.