“Ehl-i Hiref” Klasik Türk Sanatları Sergisi

Kültür-Sanat 26.11.2021 - 12:10, Güncelleme: 26.11.2021 - 12:10
 

“Ehl-i Hiref” Klasik Türk Sanatları Sergisi

“Ehl-i Hiref” Klasik Türk Sanatları Sergisi

Orta Asya’dan Arap Yarımadası'na, Kuzey Afrika’dan Doğu Avrupa’ya kadar büyük bir coğrafyada sentezlenen sanatlarımızdan hat, tezhip, minyatür, ebru ve çini dallarında bir seçki sanatseverlerle buluşmak üzere bir araya getirildi. Yenilenen yüzüyle geçtiğimiz ay, Taksim Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan sergi 28 Kasım Pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek. Sergi pazartesi günleri ziyarete kapalıdır. Serginin düzenlenmesine öncü olan Klasik Türk Sanatları Vakfı, şimdiye kadar birçok sergide gelenek yöntemleriyle gerçekleştirilen klasik sanatlarımız üzerine yapılan sergilerde ziyaretçilere kapılarını açmıştır. Sergilerdeki eserler; hat, tezhîb, minyatür, ebrû, cilt, çini, kalemişi, sedef kakma, naht, katı', kündekâri, edirnekâri çalışmalarından oluşmaktadır. Bugün, söz konusu sanatlarımızı icra edenlerin sayısı fazla değildir. Yeni kuşaklara bu bilgileri aktarmak, sanatkâr sayısını arttırmak ve yeni gelişmelere imkân hazırlamak, kaçınılmaz bir mecburiyettir. Vakıf, Klasik Türk Sanatlarını nitelikli üretime yönlendirip geliştirmek, yaygınlaştırmak, desteklemek, tanıtımını yapmak ve kamuoyunda bu sanatlara olan ilgiyi arttırıp gelecek nesillere en doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamak amacıyla 2007 yılında kurulmuştur. Klasik Türk Sanatlarının ustaları arasında oluşturulan beraberlikle, ecdadın bize bıraktığı bu büyük mirasın erozyondan korunup idâmesini sağlamak, gerek sanatkârlarımız ve gerekse üslupları arasında ayırım yapmaksızın onları maddi ve manevi olarak desteklemek, eserlerini beraber sunarak birlikteliklerine katkıda bulunmayı hedeflemiştir. 21 sanatçının maharetleriyle ortaya çıkmış yaklaşık 40 eser AKM’de sergileniyor sanatçılar arasında aşina olduğumuz önemli isimler de var. Bunlar arasında Fehmi Efendi'nin hattı ile sülüs-nesih karışımı Hilye-i Şerif, Davut Bektaş hattı ile Hilye-i Şerif, Ferhat Kutlu'nun Hilye-i Şerif tablosu, geometrik desenlerin ön planda olduğu Fuat Başar'ın Hilye-i Şerif’i, Turan Sevgili'nin diğer Hilye-i Şerif'lerden farklı bir çalışması ve Abbas Bağdadi'nin Hilyesi de görülmeye değer. Çini üzerine yapılmış bir minyatür de mevcut. Mavi tonların hâkim olduğu çini iki parçadan oluşmakta. Hemen yanında ise daha geniş bir çini yer alıyor. Burada çiçekler arasında İstanbul'daki camiler ön planda olup eserin sahibi Japon asıllı Yumiko Kubota'dır. Safiye Morçay'ın Güller adlı katı çalışması, Jahongir Ashurov'un Deve adlı minyatürü,  yine bir başka minyatür çalışması Halime Karataş'a ait olup "Tapduk Emre ile Yunus" ismini taşımaktadır. Dikkatimi çeken bir diğer minyatür de Serap Demirkök tarafından yapılmış ve Surre-i Hümayun adı verilmiş. Minyatürde renkler canlı olup iki sahne şeklinde tasarlanmış. Üst kısımda Kâbe’ye gidiş, altta ise Üsküdar/Ayrılık Çeşmesi'ne geliş tasvir edilmiştir. Surre'de yer alan görevliler padişah ile birlikte resmedilmiştir. Minyatür dışında tezhipten de örnekler yer alıyor. Bunlar arasında Zahriye adı verilmiş Shaalim Shamansurov'un bir eseri dikkat çekiyor. İç içe geçmiş geometrik süslemelerde mavi tonun hâkim olduğu görülmektedir. Yine Zahriye adıyla Seda Gül imzalı bir eser de yer alıyor. Klasik sanatlarımızın vazgeçilmezlerinden olan ebru sanatına ait Alparslan Babaoğlu'nun çalışması göz zevkimizi daha da canlandırıyor. Rahman Suresi’nden "Küllümen aleyhe fen" ayetinin ebru üzerine yazıldığını görüyoruz. Bu çalışma akkase ebru türündedir. Akkase ebru, Arap zamkı ile desteklenmesi ya da katı’ tekniği yoluyla hazırlanmış şablonların çeşitli yapıştırıcılar yardımıyla yerleştirilmesi yoluyla hazırlanan ve bir hüsnü hattın ya da özel bir desenin ebrulanması tekniğiyle gerçekleştirilen bir ebru çalışmasıdır. Hafif ebrulu bir zemin, eskitilmiş ya da açık renkli kâğıtlar üzerine tatbik edilmek suretiyle bu adı alır. Yine Fuat Başar'ın çiçek ebrusu da şahane. İki papatya ortasından çıkan bir lale ve yanlarında açılmayı bekleyen çiçeklerle bezenmiş. Ahmet Mahmut Peşteli'nin Çiçek Bahçesi adlı ebru çalışması gerçekten rengârenk, her bir çiçek farklı renklere boyanmış. Dikkatleri hemen üzerine çekiyor. Bunların yanı sıra hat levhaları da eserler arasında dikkat çekiyor. Abdurrahman Depeler'in celi sülüs hattıyla yazdığı Yasin Suresi'nin 40. ayeti bir çarkıfelek şeklinde tasarlanmış, oldukça mükemmel bir tasarım ve ayetin sonundaki "ve küllün fi felekin yesbehun" ifadesi yedi defa dairesel olarak artarda yazılmış. Hat sanatında sıkça karşılaştığımız, Hud suresinin 112.ayeti olan "Emrolunduğu gibi dosdoğru ol" ifadesinin Arapça “Festakim kema umrit" olarak işlendiğini görüyoruz. Davud Bektaş tarafından celi sülüs hat ile yazılmış bir çalışması da inceliği gösteriyor. Hemen yanında Fatih Özkafa'nın reyhani hattıyla yazdığı Cuma Suresi çalışması yer almakta. Ahmet Depeler'in Bakara suresi, 186. ayeti de hat çalışmaları arasında. Burada serlevha çalışmalarına da yer verilmiş ve Ahmet Faris'in nesih hatla yazdığı Fatiha suresi ve Bakara Suresi’nden bir örnek bulunuyor. Hemen yanı başında büyük bir hat levhası bulunuyor ki Hasan Çelebi'nin Ayetel Kürsi çalışmasıdır. Salonda bulunan en geniş tablo Fatiha suresi yazılıdır. Mustafa Parıldar'a ait celi talik bir hat çalışması da mevcuttur. Ahmed Karahisari tarafından yazılmış bir Kuran-ı Kerim'in tıpkıbasımı sergide en dikkat çekici çalışmadır. Afyonkarihisar'da 1468'de doğan ve 1556'da vefat eden Karahisari, diğer birçok Osmanlı hattatından farklı olarak Şeyh Hamdullah yöntemini değil, Yakut-ı Mustasımi akımını benimsedi ve bu üslubun en güzel örneklerini verdi. "Ahmed Karahisari Mushaf-ı Şerifi" olarak tanınan ve tıpkıbasımı yapılan Kuran-ı Kerim, Topkapı Sarayı Müzesi'nin sahip olduğu en değerli eserler arasında gösteriliyor. Kur'an'ın 220 yaprağının Karahisari tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1545-55 yılları arasında yazıldığı ve sanatçının ölümüyle yarım kaldığı, Kur'an'ı tamamlayan 80 yaprağın ise muhtemelen manevi evladı Hasan Çelebi tarafından Sultan III. Murad'ın himayesinde 1584-87 yılları arasında yazıldığının anlaşıldığı belirtiliyor.
“Ehl-i Hiref” Klasik Türk Sanatları Sergisi

Orta Asya’dan Arap Yarımadası'na, Kuzey Afrika’dan Doğu Avrupa’ya kadar büyük bir coğrafyada sentezlenen sanatlarımızdan hat, tezhip, minyatür, ebru ve çini dallarında bir seçki sanatseverlerle buluşmak üzere bir araya getirildi. Yenilenen yüzüyle geçtiğimiz ay, Taksim Atatürk Kültür Merkezi’nde açılan sergi 28 Kasım Pazar gününe kadar ziyaret edilebilecek. Sergi pazartesi günleri ziyarete kapalıdır.

Serginin düzenlenmesine öncü olan Klasik Türk Sanatları Vakfı, şimdiye kadar birçok sergide gelenek yöntemleriyle gerçekleştirilen klasik sanatlarımız üzerine yapılan sergilerde ziyaretçilere kapılarını açmıştır. Sergilerdeki eserler; hat, tezhîb, minyatür, ebrû, cilt, çini, kalemişi, sedef kakma, naht, katı', kündekâri, edirnekâri çalışmalarından oluşmaktadır. Bugün, söz konusu sanatlarımızı icra edenlerin sayısı fazla değildir. Yeni kuşaklara bu bilgileri aktarmak, sanatkâr sayısını arttırmak ve yeni gelişmelere imkân hazırlamak, kaçınılmaz bir mecburiyettir.

Vakıf, Klasik Türk Sanatlarını nitelikli üretime yönlendirip geliştirmek, yaygınlaştırmak, desteklemek, tanıtımını yapmak ve kamuoyunda bu sanatlara olan ilgiyi arttırıp gelecek nesillere en doğru bir şekilde aktarılmasını sağlamak amacıyla 2007 yılında kurulmuştur. Klasik Türk Sanatlarının ustaları arasında oluşturulan beraberlikle, ecdadın bize bıraktığı bu büyük mirasın erozyondan korunup idâmesini sağlamak, gerek sanatkârlarımız ve gerekse üslupları arasında ayırım yapmaksızın onları maddi ve manevi olarak desteklemek, eserlerini beraber sunarak birlikteliklerine katkıda bulunmayı hedeflemiştir.

21 sanatçının maharetleriyle ortaya çıkmış yaklaşık 40 eser AKM’de sergileniyor sanatçılar arasında aşina olduğumuz önemli isimler de var. Bunlar arasında Fehmi Efendi'nin hattı ile sülüs-nesih karışımı Hilye-i Şerif, Davut Bektaş hattı ile Hilye-i Şerif, Ferhat Kutlu'nun Hilye-i Şerif tablosu, geometrik desenlerin ön planda olduğu Fuat Başar'ın Hilye-i Şerif’i, Turan Sevgili'nin diğer Hilye-i Şerif'lerden farklı bir çalışması ve Abbas Bağdadi'nin Hilyesi de görülmeye değer.

Çini üzerine yapılmış bir minyatür de mevcut. Mavi tonların hâkim olduğu çini iki parçadan oluşmakta. Hemen yanında ise daha geniş bir çini yer alıyor. Burada çiçekler arasında İstanbul'daki camiler ön planda olup eserin sahibi Japon asıllı Yumiko Kubota'dır. Safiye Morçay'ın Güller adlı katı çalışması, Jahongir Ashurov'un Deve adlı minyatürü,  yine bir başka minyatür çalışması Halime Karataş'a ait olup "Tapduk Emre ile Yunus" ismini taşımaktadır. Dikkatimi çeken bir diğer minyatür de Serap Demirkök tarafından yapılmış ve Surre-i Hümayun adı verilmiş. Minyatürde renkler canlı olup iki sahne şeklinde tasarlanmış. Üst kısımda Kâbe’ye gidiş, altta ise Üsküdar/Ayrılık Çeşmesi'ne geliş tasvir edilmiştir. Surre'de yer alan görevliler padişah ile birlikte resmedilmiştir.

Minyatür dışında tezhipten de örnekler yer alıyor. Bunlar arasında Zahriye adı verilmiş Shaalim Shamansurov'un bir eseri dikkat çekiyor. İç içe geçmiş geometrik süslemelerde mavi tonun hâkim olduğu görülmektedir. Yine Zahriye adıyla Seda Gül imzalı bir eser de yer alıyor. Klasik sanatlarımızın vazgeçilmezlerinden olan ebru sanatına ait Alparslan Babaoğlu'nun çalışması göz zevkimizi daha da canlandırıyor. Rahman Suresi’nden "Küllümen aleyhe fen" ayetinin ebru üzerine yazıldığını görüyoruz. Bu çalışma akkase ebru türündedir. Akkase ebru, Arap zamkı ile desteklenmesi ya da katı’ tekniği yoluyla hazırlanmış şablonların çeşitli yapıştırıcılar yardımıyla yerleştirilmesi yoluyla hazırlanan ve bir hüsnü hattın ya da özel bir desenin ebrulanması tekniğiyle gerçekleştirilen bir ebru çalışmasıdır. Hafif ebrulu bir zemin, eskitilmiş ya da açık renkli kâğıtlar üzerine tatbik edilmek suretiyle bu adı alır. Yine Fuat Başar'ın çiçek ebrusu da şahane. İki papatya ortasından çıkan bir lale ve yanlarında açılmayı bekleyen çiçeklerle bezenmiş. Ahmet Mahmut Peşteli'nin Çiçek Bahçesi adlı ebru çalışması gerçekten rengârenk, her bir çiçek farklı renklere boyanmış. Dikkatleri hemen üzerine çekiyor.

Bunların yanı sıra hat levhaları da eserler arasında dikkat çekiyor. Abdurrahman Depeler'in celi sülüs hattıyla yazdığı Yasin Suresi'nin 40. ayeti bir çarkıfelek şeklinde tasarlanmış, oldukça mükemmel bir tasarım ve ayetin sonundaki "ve küllün fi felekin yesbehun" ifadesi yedi defa dairesel olarak artarda yazılmış. Hat sanatında sıkça karşılaştığımız, Hud suresinin 112.ayeti olan "Emrolunduğu gibi dosdoğru ol" ifadesinin Arapça “Festakim kema umrit" olarak işlendiğini görüyoruz. Davud Bektaş tarafından celi sülüs hat ile yazılmış bir çalışması da inceliği gösteriyor. Hemen yanında Fatih Özkafa'nın reyhani hattıyla yazdığı Cuma Suresi çalışması yer almakta. Ahmet Depeler'in Bakara suresi, 186. ayeti de hat çalışmaları arasında. Burada serlevha çalışmalarına da yer verilmiş ve Ahmet Faris'in nesih hatla yazdığı Fatiha suresi ve Bakara Suresi’nden bir örnek bulunuyor. Hemen yanı başında büyük bir hat levhası bulunuyor ki Hasan Çelebi'nin Ayetel Kürsi çalışmasıdır. Salonda bulunan en geniş tablo Fatiha suresi yazılıdır. Mustafa Parıldar'a ait celi talik bir hat çalışması da mevcuttur.

Ahmed Karahisari tarafından yazılmış bir Kuran-ı Kerim'in tıpkıbasımı sergide en dikkat çekici çalışmadır. Afyonkarihisar'da 1468'de doğan ve 1556'da vefat eden Karahisari, diğer birçok Osmanlı hattatından farklı olarak Şeyh Hamdullah yöntemini değil, Yakut-ı Mustasımi akımını benimsedi ve bu üslubun en güzel örneklerini verdi. "Ahmed Karahisari Mushaf-ı Şerifi" olarak tanınan ve tıpkıbasımı yapılan Kuran-ı Kerim, Topkapı Sarayı Müzesi'nin sahip olduğu en değerli eserler arasında gösteriliyor. Kur'an'ın 220 yaprağının Karahisari tarafından Kanuni Sultan Süleyman döneminde, 1545-55 yılları arasında yazıldığı ve sanatçının ölümüyle yarım kaldığı, Kur'an'ı tamamlayan 80 yaprağın ise muhtemelen manevi evladı Hasan Çelebi tarafından Sultan III. Murad'ın himayesinde 1584-87 yılları arasında yazıldığının anlaşıldığı belirtiliyor.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve hedefgazetesi.com.tr sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.